İnfial
31 Mayıs 2016 10:13 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:16

Ne olacak bu “Pornografik Manşetler” sorunu?..

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, zaman zaman medyada uç verebilen “pornografik manşetler” sorununu ele aldı…

Aslında ben bu yazıyı geçen hafta yazacaktım. Lakin insanın keyfi yerinde olmayınca eli de klavyeye pek gitmek istemiyor işte. Fakat kafamın bir köşesine not ettim. Çünkü öyle bir çırpıda es geçilecek türden bir olay sayılamazdı. İpin ucunun kaçması ile herkese kolaylıkla sirayet edebilir bir üslup maalesef.

Malum; geçen hafta gündemi işgal eden “Metro Turizm Otobüsünde Mastürbasyon Skandalı” sonrası Meydan Gazetesi “Yüzünde patladı!” manşetiyle tartışma gündemine gelmişti. Ancak hemen belirteyim bu bir “Meydan Gazetesi’ne tepki” yazısı değil. Metro turizm olayı üzerine ise hiç değil. (Bu yönüyle “ilkesel bir hatırlatma” yazısı olabilir ancak) Değil çünkü, Meydan Gazetesi manşeti bu yazıya ancak “vesile” olabilir, sebep değil. (Zaten Meydan Gazetesi’de özür diledi anladığım kadarıyla) Yoksa bugün Meydan Gazetesi yapar yarın bir başkası. Zaten bu “alışkanlık” hiç de yeni sayılmaz. Muhtelif zamanlarda ve çeşitli bahanelerle su yüzüne çıkabilmiştir. Sadece uygun zaman ve konu bekliyordur.

SADECE “SPOR MEDYASI”NA ÖZGÜ BİR EĞİLİM DEĞİL!.. 

Malum; bu tarz cinsel içerikli ima ve küfürlerle dolu gazetecilik genellikle bir kısım spor gazeteciliğine, bulvar gazeteciliğine ve geçmişte TAN tarzı soft erotik esprilerlerle dolu gazetecilik türüne aitti. Lakin zaman zamanda olsa muhtelif tür ve kulvardaki gazetelerde de aynı anlayış hortlayabiliyor.  Ayar kaçmaya görsün!

Bilhassa spor gazetelerinde ya da sayfalarında zaman zaman ağızlarını bozdukları, bol küfürlü, argo manalar ve cinsel imalar barındıran manşetler, haber başlıkları atmaları durumu olabiliyor. (Bunu çağrıştıran bir gazete adı bile oluştu) Ancak bu gazetelerin okur kitlesinin bir kısmının zaten statlardaki “izleyici profili”ne uygun ve oralardaki küfürlü hava ve tezahürata “alışkın” oldukları için biraz “ayıp” kaçsa da fazla “tuhaf” kaçmıyor. Bilhassa bazı önemli karşılaşmalar sonrası atılabilen manşetler bu gibi yüklemeler barındırabiliyor. Nabza ve seviyeye göre şerbet yani!

Genellikle avama hitap eden, ucuz, bol magazin ve cinsellik içeren türde gazetecilik içinde durum pek “şaşırtıcı” değil. Onlarda hitap ettikleri kitlenin ortalamasına sesleniyorlar ve zaten o yüzden de alınıyorlar. Geçmişte ve günümüzde bunun birçok örneği var. Bol erotik fotoğraflar, bol asparagas haberler ve tabii bol cinsel imalı hatta pornografik yüklemeler. Üstelik bu dünyada da mevcut olan bir eğilim. Yeni keşfedilmiş bir şey değil!

BİR “LÜMPEN GAZETECİLİK” ZİHNİYETİ!..

Ne var ki şimdilerde toplumda ve siyasette yükselen nabız, gruplaşmaların çok keskin biçimler alması, kapışmaların en sert şekilde yaşanması, entelektüellerin de buna ayak uydurması (Hatta öncülük etmesi) ile birlikte aynı eğilim siyasi ve sosyal konulara ele alışlara da sıçramış görünüyor. (Yakın geçmişteki “önüne yatmak” tartışmasının aldığı boyutlar gibi) Bol küfürlü tartışma ve atışmalar, çirkin dalaşmalar giderek artıyor.

Okur veya o kesimin yanlılarının da teşvik ve beklentisi ile de örtüşünce ortaya adeta vahim bir “holigan zihniyeti” ve üslubu çıkabiliyor. Futbol kulüpleri gidiyor yerini siyasal kesim, parti ve liderler alıveriyor. Ancak “tarz” aynı. Bu “lümpen zihniyet” zamana ve zemine bağlı olarak kendini her noktada dışa vurabiliyor. Bu yüzden toplumsal sorumluluk ve ahlak, basın meslek ilkeleri de genel yozlaşmaya bağlı olarak şu veya bu ölçüde zedelenebiliyor.

MANŞET ADABI GEREKİYOR!..

Hiç şüphesiz gazetecilikte manşet atmak ayrı bir maharettir ve özel bir yeri vardır. Manşet vitrinin yani birinci sayfanın en çarpıcı yanıdır. (Hatta sırf bu iş için istihdam edilen insanlar olabilir) İlaveten ayrı bir ustalık işidir. Herkes manşet atamaz. Manşet genellikle kolektif bir üründür ve yazı işlerinde bir tartışma süreci sonucu ortaya çıkar. Bu yüzden bazen çok zekice, ince esprililer barındıran, toplumsal nabzı belli bir seviyede yakalayan harika manşetler ortaya çıkabileceği gibi bazen de bazen de cıvık, seviyesiz, ironi yapayım ya da dikkat çekeyim, rakiplerime fark atayım derken ucu pespayeliğe varabilen, terbiye yoksunu manşetler de ortaya çıkabilir. 

Bu yüzden manşet atanlar bazen çok zekice, çok kurnazca, hatta çok estetik bir halt yediklerini zannedebilirler. Çevrelerinden hatta okurdan bu yönde belli pohpohlamalar, teşvikler de görebilirler. Ancak her ne olursa olsun belli bir üslup ve seviyeyi korunmakla yükümlüdürler.

Nasıl her gazete ya da yazar kızdığı, hoşlanmadığı durum ve kişilere kafasına estiği gibi tavır alamaz, ifadeler kullanamazsa aynı şekilde manşetler de atamaz. Herkese küfredemeyeceği gibi “Pornografik manşetler”e de sığınamaz. “Ne yapalım bu da böyle olsun” denilemez. Denildiği anda bir eğilime kapı aralar ve huy edinilmesine yol açarsınız.

Tabii bazen -çok istisnai durumlarda- erotik imalar, espriler, benzetmeler belki kullanılabilir veya konunun muhtevası gereği gerekebilir. Ancak bunları kullanırken bile belli bir seviyenin, ince ayarın, insanlara hakarete varmayan dokundurmaların, dozunu şaşırmamanın, pornografik temalara sardırmamanın dikkatle ele alınması, korunması gerekir herhalde. Bu yapılamayacaksa hiç kullanılmaması daha uygun olur. Çünkü işin mahiyeti gereği kantarın topuzu her an kaçabilir. İyisi mi bu kulvara hiç girmemek galiba. Unutun gitsin ve bu kapıyı hiç aralamayın.

Neyse ki benzer tarz manşetler Türk basınında çok dominant bir eğilim değil. Hatta çok istisnai sayılabilir. Ancak bir kez “mazur”, “olağan” gördüğünüzde hızla çoğalabilir. Hele günümüzün iyice sefilleşen “kitle kültürü”nün de buna bazı açılardan cevaz verdiği düşünülürse hepten sakıncalıdır. Sınırları fazla zorlamamak gerek!

Anlaşılan bazı hassasiyetleri medyaya ve sorumlularına tekrar hatırlatmakta yarar var…

31.05.2016.

atillaakar@gmail.com