Keskin Kalem
21 Nis 2017 13:06 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:38

Medyaradar ve Keskin Kalem peşinizde, rahat uyuyamayacaksınız! İtiraf ya da istifa edin!

Medyaradar'ın sivri dilli yazarı Keskin Kalem, Fikret Bila'nın Hürriyet Gazetesi'nde başlattığı Temiz Eller operasyonu nedeniyle bir çağrıda bulundu.

Sevgili dostlar, medya mahallesinin insanı umutlandıran güzel insanları.

İnsanı yaşatan umuttur.

Etrafınızdaki kötü örnekler, kahpe tipler, çirkin ilişkiler, ya da gazeteciliğin yüzkaraları umudunuzu azaltmasın.

Hiç bir kötülük cezasız kalmıyor.

Gazetecilik, halkla ilişkiler şirketlerine, akçeli işlere, parayla haberci avlayan şirketlere kurban edilemez.

Yıllardır süren bu kirli çark kırılacaktır.

Kişisel ikballeri için çevrelerine “etik” dersleri veren bu müsveddelerden kurtulma zamanı geldi.

Evet bu çark yıllardır sürüyor. Bu pislik düzeni kuranlar zengin de oldular. O da doğru ama merak etmeyin; basın tarihi onları hak ettikleri çöplüğün en güzel yerine koyacaktır. Hem de adları sanları ile...

Umuyoruz ki, çocuklarının bile yüzüne bakamaz hale gelirler.

Umuyoruz ki bir gün  çocukları “Baba neden mesleğini yapmak yerine mesleğini alet edip çalıp çırptın?” diye sorarlar.

***



Biliyorsunuz, başta Hürriyet Gazetesi’nde yıllardır devam eden bu rezil sistemi yürüten neredeyse bir  organize suç örgütü var. Marifetleri de ortaya çıkmak üzere.

Çünkü Hürriyet Gazetesi’nin başında bu çetenin üzerine gitmeye cesaret etmiş bir isim var; Fikret Bila.

Geçen yazımda yazmıştım. Bu grubun marifetlerini ortaya çıkarmak için Aydın Doğan’dan müfettiş istemişti. Müfettişler de bir süredir çalışıyor. Mal varlıkları inceleniyor. Kişisel personel dosyaları açıldı. Yazılan haberler, köşe yazıları, tek tek inceleniyor Kim hangi şirketi yazmış. Hangi gezilere gitmiş. Banka hesaplarında aldıkları maaşların üzerinde hangi gelirler elde edilmiş. Hepsine bakılıyor.

Doğal olarak Doğan Grubu’na yıllardır yapışmış bu kan emici takımının uykuları kaçıyor.

Medyaradar ve Keskin Kalem peşinizde. Rahat uyuyamayacaksınız.

Bakın size ve etrafınızdakilere sesleniyorum.

Yol yakınken, itiraf edin ya da istifa edin.

Çünkü ne yaptığınızı herkes biliyor. Ortaya çıktığında o köşelerinizle para bürümüş gözlerinizi açamayacak, kimsenin yüzüne bakamayacak hale geleceksiniz.

Sizinle birlikte çıkarlarınıza alet ettiğiniz çevrenizdeki insanlar da zarar görecek.

Türk basınına öyle kötülükler yaptınız ki, size göz yumulmasının bedeli ağır oldu. Sadece Hürriyet Gazetesi değil, her yere pisliğinizi bulaştırdınız. Diğerleri sizden farklı mı sanıyorsunuz?

Büyüttüğünüz virüs yayıldı. Gazete ve televizyonların hemen tamamında Hürriyet’teki çetenin benzeri var.

Reklam haberler için ya da “olumsuz haber görmemek” ve  “Şirket aleyhindeki haberleri engellemek” için dağıtılan paraları gören diğer gazeteci, ekonomi müdürü kılıklı tipler de bu virüsün gönüllü kurbanı oldular.

Fikret Bila’nın cesaretini gösterecek başka yayın yönetmenleri de çıkmalı.

Hatta medya patronları aynı kararı vermeli

Bu öyle basit bir rüzgar değil; her şey ortaya çıktığında sadece Doğan Grubunda değil, diğer gazete ve televizyonlardaki çıkar çeteleri de ortaya çıkmış olacak.

Buradan örnekleriyle hırsız gazetecileri anlattığımızda, gazete ve televizyonlarınızda bu kişileri çalıştırdığınız için pişman olacaksınız.

O yüzden yayın yönetmenlerine de buradan çağrı yapıyorum.

Gazetelerinizdeki ve televizyonlarınızdaki bu çeteleri temizleyin.

Şunu da ekleyerek uyarıyorum; aranızda bazı bedavacı tipler de var. Onlar da önce bedavacılık yapmaktan vazgeçsin.

Hele içinizde öyle bir yayın yönetmeni var ki; cimrilikten mi ölecek, bedavacılıktan mı bilemedim.

İnsan biraz utanır be.

O yaşa gelmişsin. Hadi ‘evine hırsız girdi’ diye patronunu neredeyse soydun. Gazeteni kullanıp üç kuruşluk işlere tevessül etme bari. Yazdığın yazılara bakan da seni adam zanneder.

Cebinde akrep var. onu da biliyoruz. Utan!

Hele şu Hürriyet’teki rezaletin raporu bir çıksın.

Öyle şeyler geliyor ki, herkesin vereceği çok hesap olacak.

***

Sevgili okur, mahallemin onurlu ve şerefli insanları... Keskin Kalem sizin sayenizde her geçen gün etkisini biraz daha artırıyor. Bu köşe bir kişinin değil sayenizde.

Mesleğin onurunu ve değerlerini yaşatmaya bir vesiledir Keskin Kalem.

O yüzden her yazımda söylüyorum “Keskin Kalem biraz da sizsiniz” diye...

Sizin sayenizde bu kutsal mesleğin değerleri yaşıyor. Yaşamıyor hissine kapılsak da bazen...

İyi insanları, ahlaklı gazetecileri ve onların emekleriyle yarattığı değerleri hatırlatmak görevimiz.

Gelin iyileri, onlara kötülük ve vefasızlık yapanlarla hatırlatalım biraz...



Hürriyet Gazetesi’nin bugün günahı neyse Cumhuriyet gazetesinin günahı da O'dur.

Türk basınının kalbinin bir dönem attığı yerin adı Bâb-ı Âli idi.

Kimse Cağaloğlu demezdi, 20. yüzyıl boyunca Türkiye'nin bütün önemli gazetelerinin merkezleri ve basımevleri bu bölgede bulunuyordu.

Sirkeci’den Cağaloğlu’na uzanan yokuşun emekçilerinden biri de kardeşim Erdoğan Köseoğlu idi.

Bâb-ı Âli yokuşunu çıkarken karşılaşmalarım sırılsıklam olmuş gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor.

Erdoğan Köseoğlu, 16 Nisan’da referandum günü son üç haftadır yoğun bakımda tedavi gördüğü Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayata veda etti.

Köseoğlu’nun cenazesi, Pazartesi günü, Şakirin Camii’nde ikindi namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Mesleğindeki mükemmeliyetçiliğiyle tanınan Köseoğlu, 2008 yılında Şile’deki yazlığında geçirdiği kalp krizinin ardından bitkisel hayata girmişti.

Benden 20 yaş kadar gençti. 1950 doğumluydu.

Gazetecilik mesleğine, 1 Temmuz 1972’de, babası İbrahim Köseoğlu’nun da foto muhabiri olarak çalıştığı Cumhuriyet gazetesinde başladı.

Spordan toplumsal olaylara kadar her alanda fotoğraf çekmeyi sürdüren Köseoğlu, bir yandan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, 12 Eylül askeri darbesi, Kenan Evren, Turgut Özal dönemlerine tanıklık ederken, fotoğraflarıyla tarihe ve Cumhuriyet arşivine belge bıraktı.

Mesleğinin son döneminde fotoğraf editörü olarak görev yapıyordu.

Bu yazımı şimdilerde PKK ve FETÖ gibi vatan hainleri güruhunun yanında duruyor izlenimi veren Hasan Cemal ile Vatan gazetesinde AK Parti iktidarına methiyeler dizen Okay Gönensin ve sendikal haklar deyince mangalda kül bırakmayan Şükran Soner iyi okusunlar! Yalansa hemen dediklerimi tekzip et Hikmet Çetinkaya!

Vebaliniz büyüktür, Erdoğan Köseoğlu kardeşim gözü açık gitmiştir.

Yazıya gelince mangalda kül bırakmayan, emekçinin hakkından hukukundan söz eden Cumhuriyet gazetesinden hakkını hukukunu alamamıştır. Kalbi 36 yılını verdiği Cumhuriyet Gazetesi'nden kendisine yapılan bu haksızlığa yenik düşmüştür.

O, meslek hayatında birçok foto muhabiri yetiştirmiş, gerçek bir ahlak abidesi ve değerli bir gözdü.

Cumhuriyet gazetesi Erdoğan’a borçludur. Maddi borcu çok büyüktür.

Ben hakkımı helal etmiyorum Cumhuriyet ailesine!

Erdoğan’ın eşi Gülseren Köseoğlu ve kızları Ebru ile Esra yazdıklarımı yalanlasınlar Cumhuriyet’ten özür dileyeceğim!

***



Ey Ali Kırca için rahat mı?

Bizim medya mahallesinin kadri kıymeti bilinmemiş değerli bir simasını daha; Hüseyin Feyzi Öktem’i ahir hayattan uğurladık.

Tedrisatından geçmiş genç bir talebesi, kıymetli bir meslektaşımızın ifadesiyle “Feyzi Öktem, bu dünyadan gelip geçen bir hakiki mürşit idi. Televizyon dünyasının tanınmayan ve eğilip bükülmeyen kişiliği ile hak ettiği karşılığı alamayan gizli kahramanlarından biriydi.”

Saf bir İstanbul beyefendisiydi. Yüreği tertemiz, nadir bulunur içi dışı bir gerçek bir insan gibi insandı.

Ayak oyunlarını bilmez, hançerin ne olduğunu hiçbir zaman öğrenememiş mülayim bir karakterdi Feyzi Öktem.

6 Nisan’da vefat ettiğini maalesef ben de gazete ilanından öğrendim.

Kızı Olcay Soykan, değerli babasının ölümünü Hürriyet gazetesinde verdiği küçük bir ilanla duyurmuştu.



Ölüm ilanlarına bakan kaldı mı bilemiyorum. Bizim zamanımızda ölüm ilanlarından manşet haber çıkartılırdı.

Allah’tan ben hala gazetelerin ölüm ilanlarını okuyorum!

Kızı Olcay Soykan, sosyal medyada da ölümü duyurdu. Babasının kendisine sarıldığı bir fotoğrafı paylaşarak şöyle diyordu:

“Babamı, Feyzi Öktem’i, birçok insanın Hoca’sını, Bay Öktem’i, Deli Feyzi’yi kaybettim. Şu an her şey düğüm düğüm. Çok seveni vardı, çok insanı da kızdırdı biliyorum ama tanıyan herkesin O’nun nev-i şahsına münhasır bir karakter olduğunu söyleyeceğine eminim. Hayatına değdiği insanlarda iz bıraktı. Tek dileğim huzur içinde olması.

Kaç meslektaşının, elinden tuttuğu, bilgeliğinden faydalanmış ne kadar gazetecinin haberi oldu bilemiyorum.

Tek öğrendiğim Feyzi’nin cenazesine basın dünyamızın kayıtsız kaldığıdır.

Kızmasınlar ama Medyaradar editörleri de ıskaladı merhumun vedasını!

Feyzi Öktem'in ahiret yolculuğuna çıkışında kameralar yoktu. Basınımızın ‘şöhretli ölümleri’ne gösterdiği tamamen riyakârlık diyeceğim ve zerre kadar samimiyet içermeyen ilginin onda biri gösterilmedi.

Merhum dostum, 7 Nisan günü İstanbul’da Küçük Selimiye Camii’nde (Çiçekçi Camii) düzenlenen törenin ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda ebediyete uğurlandı.

Benim kuşağın değerli ismiydi Feyzi Öktem.

Bugün artık ortalıkta görünmeyen, artık sadece Türk medyasının tarih sayfalarında adı efsane Ali Kırca vefasızlık örneği gösterdi, cenazeye katılmadı. Çok ayıp ettin Ali efendi!

Senin sunduğun ve Türk demokrasisine önemli katkılar sunmuş programın Siyaset Meydanı’nın görünmeyen beyninin, gerçek kahramanının Feyzi Öktem olduğunu bizim mahallede bilmeyen var mıdır?

Bir şey daha diyeyim: yıllar içerisinde yönetici koltuklarına oturmuş birçok isim, toyluk zamanlarında ellerinden tutmuş olan Feyzi Abilerini çok üzdüler. Vefasızlığın kitabını yazdılar, başına geçtikleri kanalların kapılarını yüzüne kapattılar!

Kalın sağlıcakla...

KESKİN KALEM