İki Lafın Beli
15 Mayıs 2014 09:59 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:10

Maden filmi çektik, bir ayda psikolojimiz bozuldu ya gerçek madenciler ne yapsın?

Yıllar önce çekilen ve maden işçisinin sorunlarını anlatan Maden filminin iki başrol oyuncusu Halil Ergün ve Tarık Akan bugün gözyaşları içinde Alev Gürsoy Cimin'e konuştu.

En kara günlerden birini yaşıyoruz. Türkiye yasta. Madencilerimizin yani en ağır işçilerimizin sorunları hep konuşuldu hatta filmlere bile sahne oldu. Yıllar önce çekilen maden filmini hatırlarsınız işte o filmde oynayan Halil Ergün ve Tarık Akan bugün gözyaşları arasında madenciliğin ne olduğunu Alev Gürsoy Cimin’e anlattı…

En ağır işçilerdi onlar… En zor işti onların ki; yerin metrelerce altında mücadele, ölümle her an burun buruna olmanın bilinciyle cansiperane çalışan canlarımızdı onlar… Ekmek onlar için aslanın ağzında değil midesindeydi…
Bugün sözün bittiği yer… Yazmak, konuşmak hepsi çok zor… 238 canımız gitti, 77 milyon ise ağır yaralı. En kara günlerimizden birini yaşıyoruz. Yüreğimiz Soma’da çöktü. Aslında bu ilk değil, biz hep böyle öldük, ölüyoruz; ama dilerim son olur.  O acıyı yaşayan ailelere Allah büyük sabırlar versin. Bugün ünlü sinema sanatçıları Halil Ergün ve Tarık Akan ile bu konuyu konuştuk. Madencileri en iyi tanıyan isimlerden onlar.  Bir zamanlara damga vuran “MADEN” filmini hatırlayacaksınız… Yavuz Özkan’ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği işte o filmde her an ölüm tehlikesiyle karşılaşan maden işçilerinin çalıştıkları ocaklarda alınmayan önlemler, sendikaların duruşu ve işçilerin direnişi vardı. Film “işçiler birleşin”  sloganıyla bitiyordu… Onlarca ödüle layık görüldü. Çekimleri tam bir ay sürmüştü. İşte o filmde oynayan başrol oyuncuları ile konuştum bugün.

Halil Ergün’ü aradığımda iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Ve “Artık yeter” diye isyan ediyordu. Bu sorun derhal çözülsün diye sitemini sürdürdü konuşma boyunca. Bir ay sürmüş Maden filminin çekimleri… Çekimler bittikten sonra psikolojisi bozulmuş, hastanelik olmuş. Madencileri o yerin dibine girmeden anlamak zor diyor Halil Ergün  ve ekliyor: Gerekirse onlarca maden filmi yine çekeriz, yeter ki onların sorunu çözülsün…Bitsin artık bu insanlık dramı !!!
Ve Tarık Akan... Diyor ki “Sendika” diye diye dilimizde tüy bitti ama bu büyük dram bir türlü bitmedi, yazık çok yazık !
Her zaman mutlu ve umutlu olun diye bitirirdim, bugün ise röportaja başımız sağ olsun, birlikte ve beraber olmanın tam da günü diye noktalıyorum… İşte hüzünle başlayan hüzünle biten röportajımız… ACISIZ GÜNLER DİLİYORUM…

********************************************
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
Twitter: gazetecialev
Mail: alevgursoy@gmail.com




Halil Bey, önce sizinle başlayalım.  hepimizin başı sağ olsun. Tarifsiz bir acı, soru sormak bile çok zor, aslında sorulacak soru hem çok hem de yok. Maden filmini hatırlıyorum da ne iyi bir iş yapmışsınız o dönem. O gün Ömer rolündeydiniz.. Bugün onlarca Ömer’i kaybettik…

Kelime bulamıyorum bu büyük acı karşısında. Ne desem tüm kelimeler anlamsız, yersiz ve kifayetsiz kalıyor. O gün rol aldığım Ömer rolü aslında bir film gibi değil, gerçeğin ta kendisi gibiydi. Çünkü o gün ben madenciydim. Tam bir ay sürdü çekimler ve bir ay boyunca kahroldum. Dünyanın en zor işiydi. En meşakkatli, en tehlikeli… Her gün “ölecek miyiz gerçekten” diye düşünüyordum. Tunçbilek’te çekilen o film beni hastanelik etmişti, psikolojim altüst olmuştu.

“BU VAHŞİ KAZALAR SON BULMAZ”

Madencilik ve maden işçileri deyince ne düşünüyorsunuz?

Bu ülkede maden ocaklarında göçükler, patlamalar hiç bitmedi. Ama dilerim artık bu büyük facianın ardından biter. İki gün konuşup üçüncü gün umarım unutulmaz. Biz tiyatro ve sinema sanatçıları o filmden önce “En zor iş bizim işimiz” derdik ama o filmden sonra anladık ki dünyadaki en zor meslek madencilik. En ağır işçilik bu. Bakın bugün yaşanan manzaraya, tam 238 can gitti. Dile kolay, yuvalar söndü, gençler gitti, umutlar bitti. Ekmek parası için yerin onlarca metre altında çalışan insanlar. Biz onları her nedense sadece bu felaketler olduğunda aklımıza getiriyoruz. Bundan sonra da bir iki gün ağlanır sonra yine unutulur. Düşünsenize kömür olmazsa ne elektriğimiz olacak ne santralimiz, ne de ısınacağız, o kadar hayatımızın temelinde ki bu maden ocakları ve biz hala buralarda böyle vahşi kazalar yaşıyoruz.

“MADEN FİLMİ ÇEKTİK, BİR AYDA PSİKOLOJİMİZ BOZULDU YA GERÇEK MADEN İŞÇİLERİ NE YAPSIN”

Maden filmini çekerken ne hissettiniz?

İnsanlığımı unuttum. Bir ay boyunca ocaklarda çalıştık ve bitsin diye gün saydık. Sanatçı arkadaşlarımızla yaşadıklarımıza inanamadık, oysaki sadece bir aydı çekeceğimiz. Ya onlar, gerçek maden işçileri bir de onları düşünsenize. Aşağı inip çıkmak var ya utanıyorsunuz kendinizden. Biz onların sorunlarını unutuyoruz. Öldükten sonra değere binmek bizim ülkeye mahsus bir durum. Onlarca insanımızın umudunu kestiler. Çolukları çocukları, anaları, babaları çaresiz bıraktılar. 15 yaşında bir çocuğun orada işi ne diye sormazlar mı insana?

“HERKES EMEĞİN KAVGASINDAN KAÇIYOR”

Siz Soma’ya gitmeyi düşünüyor musunuz peki Halil Bey, acılara ortak olmaya…

Oraya o kadar çok gidip gelirdim ki; şimdi Allah aşkına gidip de ne yapacağım? Kahrolmaya mı gideyim? Zaten mahvoldum bu acı haberle. Sadece gidip acılarına ortak olabilirim ama birkaç gün sonra herkes kendi dünyasına dönecek ve oradaki acılı insanlar unutulacak. Siyasiler, Başbakan hepsi oraya gidiyorlar ama bir süre sonra göreceksiniz ki o insanlar unutulacaklar. Bu felaket dilerim siyasi şova dönüştürülmez de çözüm üretilir. Ama söz veriyorum bu konuyla ilgili nasıl bir kampanya düzenlenirse düzenlensin katılacağım ve sonuna kadar destek vereceğim. Gerekirse bir ay daha maden ocaklarına girerim. Aslolan şu; bu maden ocaklarında neden bu kadar kaza oluyor bu meseleye bir insinler. Kendimi suçlu hissediyorum. Her olayda kahroluyorum. Bu işi yapanlar örgütlensin, kimse kimseyi düşünmüyor herkes emeğin kavgasından kaçınıyor. Alev Hanım, inanın çok kötüyüm konuşacak gücüm yok. Beni bugünlük affedin…



Halil Bey’le konuştuk Sayın Tarık Akan, kendisi çok acılı. Çok da uzatıp iyice üzmek istemiyorum. Kısaca size de sormak istiyorum. Siz de Maden filminin başrol oyuncularındandınız, bugün çok kara bir gün, bu kara haberi alınca neler hissettiniz?

Kara bir gün demek yetersiz kalır. Bu acının hiçbir tarifi yok. Gelmiş geçmiş en büyük felaketlerden birini daha yaşıyoruz. Ama şu var; bu acı ilk acımız değil, her gün biz bu acı olayı yaşıyoruz ama bugün bilanço çok ağır olduğu için herkes çok derin üzüntüye kapıldı ama bir de şu gerçeğe bakmalı her gün bir yerde maden kazası oluyor birer ikişer canlarımız enkaz altında kalıyor, ocaklar sönüyor. Derin acılar içerisindeyim. Hiç çözülmedi bu sorun. Soma’da yaşanan bir emek katliamıdır. Emekçinin bitirilişidir…

“SENDİKA DİYE HEP HAYKIRDIK”

Maden filmi de bu kanayan yarayı anlatıyordu, biraz anlatır mısınız bize?

1978 yılında çektik bu filmi. Bu filmin tek amacı vardı. O da şuydu: “Ey emekçiler sendikalı olun, sarı sendikaya girmeyin, sarı sendikalı olmayın. Sizin iş güvencenizi, iş garantinizi bir tek sendika gerçekleştirir. Bu sendika gerçekleşmezse ya da sarı sendika veyahut taşeron işçi olursanız başınıza işte bunlar gelir” diye bir film çektik. Biz bu filmi çektikten sonra emekçilerin çoğu DİSK’e üye oldular. Ama 1987 sonrası gelen hükümetler sendikal faaliyetleri yaraladığı için bu felaketler arttı. Emek üzerinde büyük bir sömürü var.

“MADEN FİLMİNDE SENDİKALI OLUN ÇAĞRISI YAPTIK”

Siz Maden filminde oynarken madenciliği bir ay boyunca yaşadınız, neler hissettiniz?


İnanılmaz zor bir şey. Biz bir kez bir ay Tunçbilek’te madenin altındaydık işçilerle birlikte. Dünyanın en zor emeklerinden biri, çok zor iş. Ama bunun tek bir güvencesi var o da doğru bir sendikaya üye olmak. Film değildi sanki o zaman çektiğimiz. Madenci olmuştuk bir aylığına. Set aralarında bazı arkadaşlarımız ağlardı. Yerin dibinden aydınlığa çıkınca ciğerlerimiz bayram ederdi. Film bittikten sonra etkisinden hiç kurtulamadım ve aklımda günlerce, aylarca o yerin altı kaldı. Hep o kardeşlerimi düşündüm. Bazen herkes mesleğinden şikâyetçi olur, sitem eder ya aslında bizim işimiz onların yanında iş değildi. Sendika diyorum başka bir şey demiyorum, diyemiyorum.

Peki, var mı o doğru sendikadan, neler yapılmalı?

Elbette. DİSK var. Maden-iş var. Bunlar işçilerin hakların gayet iyi savunur ama hükümet yanlısı bir sendikaya giderlerse yine aynı facialar kaçınılmaz olur. Biz bu filmde bunu anlattık.

Soma’ya gidecek misiniz?

İnanılmaz bir facia yaşandı. Oraya gidip o aileleri görmek çok zor, şu an ıstırap içindeyim. Böyle bir gücü kendimde bulabileceğimi hiç sanmıyorum. Umarım bilanço daha da artmaz. O aileleri haberlerde bile izleyemiyorum, oraya gidersem hiç dayanamam. Büyük sabır diliyorum, elimizden ne gelirse yapmaya hazırız bunun da sözünü veriyorum.

Çok teşekkür ediyorum bu acı günde, perişan halde bana vakit ayırdınız. Sağlıcakla kalın…