Keskin Kalem
15 Eki 2016 10:27 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:36

Keskin Kalem'den jet yanıt: Hemen şunu diyeyim Oğuz Bey dostuma!

NTV yazısına usta spiker Oğuz Haksever'den itiraz gelen Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem bu itiraz üzerine hafta sonu filan demedi kaleme sarıldı, bakın ne yazdı...

Sevgili Dostlar Merhaba

Hafta başına kadar izninizi rica etmiştim ama olmadı!

Malumunuz memleket zor zamanlardan geçiyor.

Herkes at izi it izine karışır kaygısında, birçokları kurunun yanında yaş yanar misali kurban olmak istemiyor!

Benden hatırlatması, bizim buralarda Zigana yollarında yaz-kış dere tepe demeden yürünür. Hemi de horon tepercesine eğlene eğlenene.

Nenem elimden tutup gezdirirken, Maçka’nın Çatak köyünde dere kenarından yürümemi tembihler, “öyle risk alma, şakaya gelmez yuvarlanırsın uşağum” derdi!

Gerçekten de şakası olamayacak dönemlerdeyiz. Ağzımızdan çıkanı kulaklarımız başta olmak üzere her bi yerimiz duymalı!

Bi de "gün ola hayrola" derdi nenem.

Dünkü yazımdan dolayı panikleyenler oldu, aba altından sopa gösterenleri umursamıyorum bile.

15 Temmuz gecesi FETÖ denen vatan haini güruhun alçak darbe girişimi sırasında NTV’de haber merkezinin ortasında bas bas bağırıp; “Yanlış ata oynuyorsunuz beyler!” dedi diye yazdığım Oğuz Haksever, gayetle kibar ve nezaketi elden bırakmamaya ayrı bir özen gösterdiği açıklama yayınladı.

Biraz da küçümseyerek, Medyaradar’ın adını anmadan, yani kendisine yakıştıramadığım komiklikte ifadeyle “bir medya haber sitesinde“ diyerek “yanlış ata oynuyorsunuz beyler” demediğini duyurdu.

Ben kanalın yayın yönetmeni Nermin Yurteri’den açıklama bekledim ama ses Oğuz Haksever’den çıktı!

Devlet adamlarını karşısına alıp sorular yağdıran Haksever, önemli bir şahsiyet olmanın ağırlığıyla yazdıklarıma tepkisini “Kamuoyuna” başlığıyla halkımızla paylaştı.

Bunun için de doğal olarak NTV’nin internet sitesini tercih etti.

Sanırım kamuoyunun bildiği tek medya haber portalı Medyaradar’dır diye düşünmüş olacak ki, “Bir medyahaber portalı” demeyi yeterli buldu. Oğuz Bey de biliyor ki memlekette herkes medyahaber portalı olarak sadece Medyaradar’ı biliyor!

İşte Oğuz Haksever de bu yüzden adımızı anma gereği duymadan açıklama yaptı!

Şöyle diyordu Oğuz Haksever;

Kamuoyuna,
Medya ile ilgili bir haber portalında,15 Temmuz akşamı ve gecesi NTV Haber Merkezi'nde olanlarla ve yapılan yayınla ilgili olarak adımın da geçtiği tamamen hayal ürünü bir yazı yayımlanmıştır. Bu yazıda anlatılanlar gerçeklerle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır.
NTV Haber Merkezi'nin o geceki çalışmasının ürünü olan yayın, haliyle kamuoyunun gözü önünde gerçekleşmiş ve hafızalara, tarihe kaydolmuştur.
Saygılarımla,
Oğuz Haksever
NTV Sunucusu


* * *

Ben dünkü yediğim yemeği hatırlamazken, (mıhlama hariç) Oğuz bey 15 Temmuz gecesini saniye saniye anımsıyor gibi!

‘Midemi ekşiten bir sözlük’ geçti elime dersem kimse manidar bulmasın!.

Mayıs 2010’da Ankara’dan CHP Kurultayı’ndan yapılan yayında “tarafsız bir haber sunucusu” olarak ünlenen (!) ekran kişisinin "bunlar daha bir kurultayı yönetemiyorlar ülkeyi nasıl yönetecekler" dediği skandal sözleri not düşmüşler!

“Türkiye'de haber etiğine en çok değer veren haber spikeri, sunucu da O’dur” diyenler olmuş!

Gezi kalkışmasında Kabataş yalanını söyleyen ve memleketin “en saygın”, “en muteber” gazetecileri İsmet Berkan ve Nagehan Alçı ile program yapabilmenin zorluğuna katlanan kimdir?

Sahi, 2011 yılı 1 Mayıs canlı yayınında, gazeteci-yazar Oral Çalışlar’a bombalı saldırıyla katledilen “Onat Kutlar” diye hitap eden, daha sonra gafını fark edip özür dilerken "ömrü size benzemesin" geçiştirmesine başvuran sunucu kimdi?

İddia ediyorum; memleket ve gazetecilik aşkıyla 7/24 ekranda hizmet veren başka sunucu tanıyor musunuz?

Her babayiğidin harcı değildir üniversitede “Televizyon Haberciliği ve Küreselleşmede Televizyon Haberciliği” dersi verebilmek!

* * *
Hemen şunu diyeyim Oğuz Bey dostuma!

Ben dünkü yazımda kamuoyunun gözü önünde gerçekleşmeyen atmosferi, kamera arkası refleksleri yazdım!

Kamuoyunun izlediği, tarihi yayınınızı tabii ki herkes biliyor ve takdir ediyor!
Ancak ekrana taşınan başlıkları ve KJ’leri de arşiv önümüze döküyor.

Ben sadece ‘O An’lar demeye çalıştım!

Burada haddim olmayarak kimseye “Televizyon Haberciliği ve Küreselleşmede Televizyon Haberciliği” dersi vermeye kalkışmayacağım!

* * *

Oğuz Beyi, ortak dostumuz rahmetli Hikmet Bila ile mesai yaptığı yıllardan hatırlıyorum. O zamanlar plazada değildi NTV. Hikmet dostumla çay içerken karşılaştığımda sevgi dolu bakışları kaldı hafızamda.

Kalp dayanmaz. Benim kalbe takmadıkları stent kalmadı. Fazla yormamam gerekiyor.

Ayrıca insan bu koşturmaca içinde olunca o anki telaştan kalbinin sesini duygularını bir çırpıda ortalığa saçabiliyor. Sonra da ya hatırlamıyor, yada gereksiz deyip siliyor hafızadan!

Ta ki Keskin Kalem gibiler hatırlatıncaya kadar!

* * *

Kendisini en son Yenikapı'daki “Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nden canlı yayın yaptığında izlemiştim.

Oğuz Haksever, büyük bir pot kırarak, toplanan kalabalığı merhum cuntacı Kenan Evren'in mitinglerine benzetmişti.
Haksever, "Açık söyliyeyim ben 12 Eylül'de Kenan Evren'in yurt gezilerini takip eden bir gazeteciyim. Birden bire o görüntüler aklıma geldi." demişti.



Haksever yaptığı gafı "Ama çok şükür ki tam tersi bir durum." diyerek düzeltmeye çalışmıştı.

Bir başka tornistan yayıncılığı da vardı, evlere şenlik! Temmuz 2014 tarihli.

CHP ve MHP’nin ortak Cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, sunucu Oğuz Haksever'i kıvrandırmıştı!



Çok doğal biridir Sevgili Haksever!

Zaman zaman hoş dalgınlıkları vardı geçmişte.



Zor görevlerin üstesinden gelmek için nelere katlandığını bilmeyen yoktur!

Örneğin Gezi olaylarındaki yayınını hatırlıyorum. 



Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yediği fırçayı da eklemem gerekir.




Sevgili Haksever’in FETÖ pisliği ‘Fuat Avni’den hareketle yaptığı gaf da tebessüm ettirmişti

Nisan 2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın birlikte basın toplantısı düzenlediği Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum'a 'Fuat Avni' diye seslendiği gafı gerçekten evlere şenlikti! 



Oğuz Haksever dostuma bu meşhur videosuyla tebessüm dolu bir hafta sonu dilemek istiyorum! 


* * *

NTV’NİN ANKARA İLE İLİŞKİLERİNDEKİ KADIN YÖNETİCİ!

Sevgili Dostlar, televizyon alemindeki herkes şunu çok iyi bilir ki; bir TV kanalında, orayı yönetenin ve patronajın izni olmadan ne bir Allah’ın kulu ekrana çıkabilir, ne de darbe girişimi gibi en sıradışı bir durumda kişisel inisiyatif kullanabilir!

Bu gerçek su gibi berraktır!

Buradan hareketle, Nermin Yurteri’nin izni olmadan o kabus dolu gecede, ne de öncesi zamanlarda hiç kimse ekranda kafasına göre haber yayınlatamaz, konuk çıkaramaz ve de KJ yazamazdı!

Öyle ki, kamera önünde veya arkasında sinek bile uçamazdı!

Bugünde böyle!

* * *

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım.

Nermin Hanım gerçekten çok zor bir görevde. Bıçak sırtı bir iş yapıyor. Kolay mı haber kanallarının amiral gemisini, NTV’yi yönetmek?

Kolay mı Hükümet ile eşgüdümlü yayın politikası dengelemek!

Bu durum kendisini ve suflörü olan kocasını bile bunaltıyormuş!

Hatta öyle anlar oluyormuş ki, Nermin Yurteri bavulları toplayıp Ankara’ya dönmek istiyormuş.

Allah’tan eski bir Savunma Muhabiri olan ve NTV Radyo’da da program yaptırılan eşi Mustafa Kemal Yurteri var.

O, sakinleştiriyor muş!

15 Temmuz gecesinden bu yana karı-koca Yurteri’ler habercilik aşkına ve halka hizmet ülküsüyle evlerinin yolunu unuttular!

Sevgili dostlar; aslında zor ve bela bir yerdir İstanbul medya mahallesi.

Bugüne kadar aksini diyenine, “dedikoducusu bol bir bataklıktır” demeyenine rastlamış değilim!

Yüzüne gülüp arkadan hançerleyen mi dersin, entrikalarla ekmeğini elinden almaya çalışan mı dersin… Hepsinden bolca vardır bu bizim sektörde.

Başarılı olmaya çalışanların, tutunmaya çabalayanların işi çok zordur.

Yönetici koltuğunda liyakatla oturanlar için de kolay değildir, tepeden inmeler dediğim arkasına aldığı siyasal gücün atamasıyla görev üstlenmişler açısından da bela bir iştir.

İşte çok çarpıcı bir örnek; birkaç yıl önce FETÖ çetesince ortaya atılan ve Nermin Yurteri’ye ait olduğu iddia edilen yasadışı ses kayıtlarında, AK Parti yönetiminden bir isimle görüşmesiyle darbe vurulmak istendi.

Yurteri, Ankara’daki muhatabına “yayın politikasında denge için çabaladığını, bu yönde ne denli büyük bir mücadele verdiğini” anlatıyordu. Yana yakıla, o dönemin en muktedir siyasetçilerinden olan kişiye, Yiğit Bulut’u NTV’de bir programa konuk etmesinin imkânsızlığını gerekçelendirmeye çalışıyordu!

* * *



Aklıma birden, bugün zar zor hayata tutunma mücadelesi veren ve NTV’nin efsane olduğu yıllarda kanala büyük katkılar sunmuş Mustafa Dağıstanlı’nın bir hayli eksik de bulsam değerli kitabı geliverdi.

Nermin Yurteri’nin ekarte ettiği isimlerden biri olan eski NTV çalışanı Mustafa Dağıstanlı, ‘5Ne? 1Kim?’ adlı kitabında Ankara’dan görevlendirildiği vurgulanan hanımefendiyi şöyle anlatıyor:

Bir daha böyle dergiler görmeyeceğim!
Nermin Yurteri’nin İstanbul’a yeni geldiği zamanlar… Günün birinde Bülent Arınç kanala gelmişti. Erman Yerdelen karşıladı, Nermin de eşlik ediyor. Başbakanlık muhabirliğinden edindiği sıkıfıkı ilişkileri kullanım alanlarından biri daha. Arınç’a kanalı dolaştırıyorlar… Haber merkezinden geçerlerken Arınç’ın gözü, bir mizah dergisini karıştıran muhabire takılıyor. Dergiye bakıyor, önemsiz birşeyler mırıldanıyor. (Başbakan’ın karikatürlerle cenk ettiğini bilmeyen mi var!) Arınç’ı yolcu ettikten sonra Nermin bir hışım haber merkezine dalıyor: “Bir daha böyle dergiler görmeyeceğim!”
Siyasi eleştiriye girmeyelim
NTV’nin görmediği ve göstermediği birçok şey var. Eylül 2009’daki İstanbul seline gidelim. İkitelli’de 10’dan fazla insanın öldüğü sele… Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı zamanında yapılan binalar da eleştiri konusu olmuştu o zaman. Haber koordinatörü Mustafa Hoş, yardımcısı da Nermin Yurteri’ydi ve “Siyasi eleştiriye girmeyelim. ‘O binalar niye vardı?’ gibi meseleler üstünden gitmeyelim. Muhalefet yükleniyor, o çizgide durmayalım. İnsani durumla ilgilenelim” diye tembih ediyorlardı muhabirlere. Cemaat okullarıyla ilgili haberleri de istemiyordu Mustafa Hoş. İstenmeyenlerden biri de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’le ilgili haberlerdi. Gökçek’in kanala bulaşmasından korkuluyordu. Bir haber yaparlarsa Gökçek’i ekrana çıkarmak zorunda kalmaktan kaçınmak istiyorlardı: “Erman Yerdelen’i arayacak; o da ‘Çıkarın bunu’ diyecek.” Ama Egemen Bağış haberleri mutlaka yapılmalıydı, çünkü Ferit Şahenk’le arası çok iyiydi.
Hükümet ile NTV arasında kırmızı hat
Nermin Yurteri’nin başbakanlık muhabirliğinden İstanbul’a haber koordinatörü yardımcılığına getirilişi, kayıtsız şartsız teslimiyetin tesciliydi aslında. Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği liderleri arasında bir ‘kırmızı hat’ vardı. Dünya bu dehşet dengesi üstünde yaşıyordu ve bir küçük aksaklık sonucu kıyamet kopabilirdi. Bir yanlış anlamadan veya insan hatasından kaynaklanabilecek böyle sorunları bertaraf etmek için bir son dakika mekanizması olarak düşünülmüştü ‘kırmızı hat’. Hükümet ile medya kuruluşları arasında da böyle hatlar vardı ve NTV’nin Nermin’i bu kırmızı hatların en iyi çalışanıydı.
Hüseyin Çelik direkt Nermin’i arıyor
NTV’den bir başka arkadaş da bir soruyla açıklıyor durumu: “Siyasi iktidara yaranmanın iş yaptığı böyle bir ortamda kaç kişi son derece başarılı haberciliği için terfi etti? Bu ortam bu yapıyı hazırladı zaten. Sonuçta ne oluyor, Hüseyin Çelik, direkt Nermin’i arıyor.” (Bu bile yetmedi; Başbakan’a yakın biri, Baran Sevişoğlu, Şubat 2011’de Kurumsal İlişkiler Temsilcisi sıfatıyla NTV Ankara’ya yerleştirildi. Bu temsilcinin asıl işi, NTV’deki arkadaşların anlattığı kadarıyla, AKP ile ilişkileri tamamen dolaysız bir hale getirmek.)
Aman bir tatsızlık çıkmasın’ diye haberler iptal ediliyordu
Nermin’in tek yeteneği bu ‘kırmız hat’ işlevini layıkıyla görmek değildi şüphesiz. NTV’de gazeteciliğin kolu kanadı enikonu zaten kırılmışken, Nermin’in İstanbul’a gelişiyle, hele Mustafa Hoş’un gönderilmesinden sonra haber merkezinin başına geçmesiyle, “önceden yapılası haberler yapılmaz hale geldi. En belirgin şey bu. Biz ucunun nereye dokunduğunu bilmesek de o nereye dokunduğunu çok iyi biliyordu. O çok üstad bu işte. Bakıyordum, bazan o kadar etkileyecek şeyler olmasa bile, ‘Aman bir tatsızlık çıkmasın’ diye haberler iptal ediliyordu. Girmiyordu, yapılmıyordu. İlk zamanlar bu pek belirgin değildi ama sonra sonra çok bariz olmaya başladı.”
Cem ceketini alıp çıktı
“Hükümet öyle yeni yayın çizgilerine hiç alışık değildi, gazeteciliğin de alemi yoktu. Telefonlar açıp, eski Başbakanlık muhabiri, o sıra NTV’de haber koordinatörü olan Nermin Yurteri’ne yükleniyorlardı: “Göstericileri canlı yayında nasıl verirsiniz!” diye.
Nermin, özürden sonraki yayın çizgisi konusunda Cem’e (Cem Aydın) açıktan itiraz etmedi, ama hükümetten gelen baskılar ve telefonlarda Cem’i işaret etti. “Ben yumuşatmaya çalışıyorum ama…” Baskılar dayanılamaz duruma geldiğinde Cem’e iletti. Cem de Hüseyin Çelik’le konuştu.
Ama birkaç gündür tutulan yayın çizgisinin sürdürülemeyeceği açıktı. Başbakan çileden çıkmıştı. 12 Haziran Çarşamba akşamı Cem, Ferit Şahenk’e ancak bu kadar eğilebileceğini söyledi, “Benden bu kadar” dedi. Yapılacak bir şey yoktu, Erdoğan’ın gazabından kurtulmak gerekiyordu. Cem ceketini alıp çıktı.
Başbakan’dan Ferit Şahenk için randevu alan da Nermin’di
Cem ayrıldıktan sonra Başbakan’dan Ferit Şahenk için randevu alan da Nermin’di ve NTV’nin eski yayın çizgisine dönmesi konusunda da o aracı oldu. (NTV’nin başına getirilmekle de ödüllendirildi.) Başbakanlık, NTV’ye dışarıdan destek (yani “mış gibi” yapan değil de ‘otantik’ yandaş “gazeteci” desteği) vermeyi önerdi, ama kanal yönetimi bunu kabul etmedi, kendi bünyelerindeki insanlarla devam edeceklerini söyledi. Böylelikle, Nuh Yılmaz, Akif Beki gibi ihtimallerden kurtuldular. Yayın politikasında da Gezi öncesi çizgiye devam edeceklerini bildirdiler. Hükümete bağlı kalacaklarını, ekonomi politikalarına destek vermeyi sürdüreceklerini belirttiler. Fakat hükümetin gerilimi fazla tırmandırdığını, uzlaşı yolunu seçmenin bütün kesimlerin yararına olduğunu da ilettiler.
‘Suat bu soruları nasıl sorar?’
Suat (Yeğen), NTV’de Can Dündar’ın sunduğu ‘Canlı Gaste’nin yapımcısıydı; 2009’dan anlattığı şu anekdot da nasıl gazetecilik istenmediğini gösteriyor:
“Hatırladığım kadarıyla Adli Tıp’ta tecavüze uğradığı iddia edilenlerle, orada insanlara yapılan muameleyle ilgili bir ‘Yakın Plan’ yapıyorduk. Kadın ve aileden sorumlu devlet bakanı Nimet Çubukçu’yu çıkartmak istedik. Nermin Yurteri ayarladı bakanı. Konu belli zaten, soracağımız şeyler belli. Can sormaya başladı. Ben rejideydim. Birden Nermin’den telefon geldi; ‘Suat bu soruları nasıl sorar?’ diyor. ‘Konu bu zaten, niye sormasın?’ dedim. Nermin, ‘Ben kadına böyle bir şey söylemedim, zaten çıkartmak zordu…’ diye devam etti. Başka ne sorabilirdik ki bu konuda? Soru sormamızı değil, mikrofon tutmamızı istiyorlardı demek ki. Can ‘Merhaba Sayın Bakanım’ diyecek, o da konuşacak sanki. Bu olaydan kısa bir süre sonra, haber koordinatörü Mustafa Hoş’un yardımcısı olarak İstanbul’a, haber merkezine geldi Nermin.”
Ne özel röportajı! Sipariş
NTV’den başka bir arkadaşın “Önceki dönemlerde de vardı, yok muydu; ama bu kadar değildi” diyerek anlattıkları ise işin nereye vardığını iyi gösteriyor.
“Bakanların, garson çağırır gibi kameraman çağırdığını biliyorum. Egemen Bağış dakika başı arar:
— İstanbul’da şuraya gidiyorum, hemen oraya bir ekip gönder hayatım.
— “Hayatı”, Nermin Yurteri oluyor. Böyle bir şey olabilir mi? Orada haberlik bir şey var mı? Yok. Ne var? Egemen Bağış takip edilecek. Ya da, işte bilmem ne bakanı geliyor, basın danışmanı arar:
— Ne var?
— İşte, anlatacağı şeyler var. Bir saat ayırın.
— İşte efendim bir saat olmaz da 20 dakika ayıralım.
— Olmaz, bir saat ayırın!
— Yayın akışı alt üst… Denir ya hep, “özel röportaj”. Ne özel röportajı! Sipariş.
— Ben geliyorum oraya.
— Buyrun efendim, gelin; 40 dakika.
— Hayır, bir saat.
Böyle bir şey olabilir mi? Ara toplantılar yapılıyor mesela. ‘Bundan sonra öyle yok. O gelecek konuşacak, bu gelecek konuşacak falan yok!’ Tamam, kaç gün sürer bu acaba? Ne gün sürmesi, aynı gün bir bakan daha.”

NTV’NİN 2. YURTERİ MUSTAFA KEMAL BEYE GELİNCE

NTV’nin “gölge yayın yönetmeni” diye gösterilen eşi Mustafa Kemal Yurteri’den haz etmeyenlerin Nermin Yurteri hakkında nasıl bir yıpratma arayışı içinde olduklarını söyleyenler var.

Darbe girişimi gecesinde ekrana “TSK Darbe Yaptı” diye yazdıran aklın Mustafa Kemal Yurteri olduğunu iddia edenlerden tutun da, Reji odasında “Bu iş bitti” diye adeta çığlık atıp Nermin Yurteri’ye sormaksızın KJ yazan olduğu dedikodusunu yayanlara kadar bir sürü sav uçuşuyor.

M. Kemal Yurteri’yi bilmeyen yeni yetme meslektaşlara kısa bir iki hatırlatma yapayım.

2003 yılında ABD’nin Irak’a işgali başlattığı gece yanlış hatırlamıyorsam CNN Türk Savunma Muhabiri olarak görev yapıyordu ve gece yarısı çıktı ekrana güvenilir kaynaklarının kendisine 5 bin kadar Türk askerinin Irak’a giriş yaptığını söylediğini duyurdu!

Büyük bir asparagastı!

Doğru değildi ve CNN Türk de Kemal Beyin dediklerini fazla köpürtmedi.

Bir de yaptığı "Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök için alt seviyede protokol" haberinin Genelkurmay Başkanlığı tarafından yalanlanması vardı.

O haber yüzünden CNN Türk´le yolları ayrılmıştı. Yani işten çıkarılmıştı!

M. Kemal Yurteri, bir süre evinde oturduktan sonra bugün 360 adını almış olan SKY Türk’te yönetici olarak mesleğe dönmüştü. SKY Türk´ün Ankara Haber Müdürü olmuştu.

Yani işsiz muhabirlikten yönetici koltuğunda haber müdürlüğü göreviyle işbaşı yapmıştı!

* * *

Neyse Sevgili Dostlarım;

Aslında biliyorsunuz, hafta sonunda rahat duracak yazmayacaktım. Ama Oğuz Haksever’in “bir medya haber portalı” diye aslında değersiz gördüğünü imaya çabaladığı kamuoyu açıklaması üzerine dayanamadım, yerimde duramadım! Cumartesi Ekstra Baskı'sı yapmak zorunda kaldım.

Yani hafta başını, Pazartesi gününü bekleyemedim.

* * *

“Alo Yalçın naaber?”

“Yalvarıyorum yaaa!”

“Durun da hafta sonunda dinleneyim bari yaa…


Söz veriyorum, ne olursa olsun, Pazartesi gününe dek susacağım!

İyi hafta sonları dilerim sevgili dostlarım.

KESKİN KALEM

E-Mail: medyaradar@gmail.com