Medya
12 Ağu 2011 00:18 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:40

KELEBEK YENİ YAZARINA 'HOŞ GELDİN' DEDİ!

2 yıldır Hürriyet'in internet sitesinde yazan ve sanal alemin en çok okunan yazarlarından biri haline gelen Ayşe Aral, bugünden itibaren Kelebek'te de yazmaya başladı.

 İşte Aral'ın ilk yazısı...

Bunun da başımıza geleceği varmış

 Yazının başlığındaki "bu", ben oluyorum. İki küsur senedir hurriyet.com. tr'deki yazılarımla her halimi öğrenen, tüm çılgınlıklarıma, başkaldırılarıma, sevincime, hüznüme ortak olan hürriyet, com.tr'deki okur dostlarımdan sonra, tüm bunlardan sevgili Kelebek okurlarının da nasiplenmesi varmış kaderde.

Yukarıda da dediğim gibi; başınıza geleceği varmış işte.

Sizlere ilk Kelebek yazımı yazarken haliyle midemde kelebekler takla atıyor. Eh kolay değil tabii ki, her köşe yazarında olduğu gibi bende de "Beni severler inşallah" diyen arzular, "Ay yok, ya sevmezlerse?" gibi kaygılar var.

(Seversiniz seversiniz, okudukça çok sizden olduğumu anlayacaksınız. Bakın baştan söyledim, tersi olursa da kafama kakmak serbest...)

Sil baştan

Şimdi bir an düşündüm de gülüverdim kendi kendime, şu anki halime.

Bu yazı aynı gün hem Kelebek'te hem de hürriyet.com.tr'de yayınlanacağından şöyle bir durum yaşanacak şimdi... Sizler yeni flört etmeye başladığım bir erkek gibisiniz; sil baştan kendimi size anlatıp, tanıtıp, huyumu suyumu, neyin nesi olduğumu, yediğim, yemeye hevesli olduğum haltları, enayiliklerimi, kurnazlıklarımı şu fani dünyada başıma gelen her bir şeyi bir bir anlatıp, ilişkimizi sağlam temelcikler üzerine kurmak için çırpınıp duracağım.

Öte yandan uzatmalı sevgilim olan hurriyet.com.tr'deki okur dostlarım, benim neredeyse attığım, atacağım her adımı bilen ve tahmin eden "diğer adam" da; "Bakalım bugün ne yazmış bizim evin delisi" merakıyla tıklayacak sayfama.

Damdan düşmüş gibi, sizlerden izinsiz girmek istemediğimden evlerinize, az biraz kendimden bahsedeyim de yavaş yavaş samimiyete doğru yelken açalım hep birlikte.

Ben bir kırklığım. Boyundan uzun, 18'lik bir kız çocuğuna sahip, boşanmış da bir anayım.

Kendimi bildim bileli şu kiralık hayat hep silkeledi beni.

Pişmiş tavuğun bile başına gelmeyecek her türlü halt benim başıma bir bir geldi. Mesela mı dediniz?

Ay hangi birini yazayım ki? Burası com.tr değil ki; sayfa sınırlı.

Ben birkaç şeycik yazayım, gerisini de isterseniz hurriyet.com.tr arşivinden bir didikleyiverirsiniz.

Bir adamdan (babam oluyor), diğer bir adama (kocam oluyor) 19 yaşımda yatay geçiş yaptım.

Kocam beni babamdan pamuklara sarılı aldı.

Eh, bu halim gittiğim yeni evde de uzunca bir süre devam etti.

Hayatın hoplamak, zıplamaktan ibaret olduğunu sanan ben (gerçi yedi yaşında kalbime yapılan bir müdahale kafamda soru işaretleri oluşmasına sebebiyet vermişti ama) zamanla gerçeklere ayıverdim.

Yıllar geçti, çoluk çocuk derken, millet parkta oyun oynar, ben evde yemek kitaplarını hatim ederken, gereksiz bir sürü hastalık geldi, yakama yapıştı. Yıllar boyu onlarla uğraştım, ettim de. Bana bunlardan geriye hatıra olan bir panik atak, bir de kalp pili kaldı.

(Pilimi seviyorum, panik atağın da içine edip onu da yendim.)

Sonra fena mı fena başka bir şey geldi, buldu beni. En sevdiğim babamın elini bırakıp onun eline yapıştığım o sevdiğim, bir gün benim elimi bıraktı. Genç evlenmiştik, 17 sene sonra geçinemediğimizi fark edip yollarımızı ayırdık.

Baba öldü, koca gitti, bende de pamuklar bitti. Sıfırdan başladım debelenmeye.

Kendi ayaklarım üzerinde daha önceleri hiç durmadığımdan, okumayı yeniden öğrenir gibi, 35 yaşında başladım çabalamaya.

Komplekslerim, üzüntülerim, kızgınlıklarım yanımdan hiç ayrılmadılar uzunca bir süre. Yalnız kalınca haylice kazık yedim. Doğalgazı yatırmayı unuttuğumdan üç gün soğukta kalınca, kredi kartımı hâlâ kocam ödeyecek sandığımdan yayılıp keyfime bakarken bankadan hacizlik olunca, bunlardan daha beterlerini de yaşayınca iyice silkeleniverdim.

Sonra; "Hadi len Ayşe, yürrüüüü" dedim, "sarıl hayata." Sarıldım da.

Erkek Fatma oldum, çıktım bir anda. Her şeyle baş etmeyi öğrendim; gizli gizli ağlasam da...

Sonra bir mucize oldu, hürriyet. com.tr girdi hayatıma. Nefessiz kaldığım günlerde, Fatih Çekirge imkân verdi yazmama. Yazmaya başladıktan sonra nefes alışım değişti adeta.

O gün bugündür yazıyorum işte. İşin en güzel yanı arkadaş, aile olduk çoğu okur dostlarımla. Şimdi sizler de giriyorsunuz hayatıma. Ben son derece mesut ve mutluyum bu anlamda. İnşallah aynı dostluğu sizlerle de yaşarız ilerleyen günlerde.

Şimdi bir derin nefes çekivereyim dedim de; "ohhh" on numara geldi bu nefes bana. Ciğerlerim bayram etti, Allah inandırsın sizi. Sanırım sizin payınız var bunda.

Not: Yazarınız Ayşe tüm maillerinizi cevaplar, huyudur, bilginize... Sizleri öpüyorum ve kocaman bir merhaba diyorum.