Medya
27 Eyl 2017 10:09 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 23:08

Gülben Ergen ve Seren Serengil kavgası; namus değil kan davası!

Milliyet gazetesi yazarı Özay Şendir gündemden düşmeyen Gülben Ergen, Seren Serengil kavgasını yorumladı.

Özay Şendir, Gülben Ergen ve Seren Serengil kavgası için: "namus kavgası değil kan davası" dedi.

Peki Gülben Ergen ve Seren Serengil kavgası neden kan davası? İşte o çok bilindik hikayeyi bugün de Özay Şendir köşesine taşıdı.

Gülben Ergen ve Seren Serengil'in kavgası 30 yıl öncesine dayanıyor. Şendir bu olayı şöyle özetliyor: "1987’de Stardust Gazinosu’nda çalıştığı dönemde Gülben Ergen, Seren Serengil’in 5 yıl büyük aşk yaşadığı iş adamını elinden almış." Dolayısıyla da bu iş kan davası kadar eski...

İşte Özay Şendir'in bugünkü yazısından "Namus değil kan davası" başlıklı o bölüm:

Gülben Ergen’in bazı tartışmalarda üç çocuk annesi olduğunu hatırlatmasından, annelik kalkanını kullanmasından hiç hoşlanmam. Seren Serengil’e karşıysa sempati ya da antipati gibi herhangi bir duygum yok, olmasına da gerek yok. O yüzden bu yazıyı özneler için değil, namus kavgası gibi gözüken bir kavganın iç yüzü olarak yazıyorum.

Ortada iddia edildiği gibi bir namus kavgası değil, bildiğiniz kan davası var. 1987’de Stardust Gazinosu’nda çalıştığı dönemde Gülben Ergen, Seren Serengil’in 5 yıl büyük aşk yaşadığı iş adamını elinden almış. Adamın karakteri, boyu-posu değil iş adamı olması önemli galiba ki sadece buraya vurgu yapılmış tüm haberlerde. Her neyse o günden beri her fırsatta dalaşıyor bu ikili, birbirlerine de etmedik söz bırakmıyorlar.

Kavganın belden aşağı tarafı çok, detaylarına girmeyeceğim ama bu ülkede rezil olmak mümkün olmadığı için sonuçta ikisi de kazanıyor. Kazanıyorlar çünkü önemli olan adınızın gündemde kalması, nasıl kaldığı ya da ne olduğuyla ilgilenen kimse yok.

Ahmet Hakan’ın öteki kadına değil de aldatan eşlere laf söylesenize yazısına gelince:

Deniz Seki-Hüsnü Şenlendirici olayı ilk patladığından beri yazıp duruyorum bu fikri.

İyi günde, kötü günde, bir ömür birlikte olma sözü verip de sonra sözünü yiyen kimse, onu suçlamak gerekir diye, Ahmet’in de bu çizgiye gelmesine sevindim doğrusu.