Gündem
27 Haz 2016 15:20 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:21

Fehmi Koru Twitter hesabını çalan korsanları anlattı!

Habertürk tarafından kendisine yapılan "maaşını verelim ama yazı yazma, odanda otur" teklifini kabul etmeyen ve gazeteden ayrılan Fehmi Koru, yazı hayatına önce açtığı blog, ardından da kendi adını taşıyan kişisel sitesiyle dönmüştü...

Kısa süre önce başlayan dijital yayıncılık hayatı Twitter hesabı korsanlar tarafından elegeçirilince bir anda sekteye uğrayan Fehmi Koru, bugün kişisel sitesinde o hackerlar ile yaşadığı macerayı anlattı. Üstelik Twitter hesabınızı nasıl güvende tutabilirsiniz? sorusuna da yanıt vererek...

İşte Fehmi Koru'nun kişisel sitesinde yazdıklarından dikkat çeken bölümler:

Bir yakınım “Söz vermiştin, hani Twitter hesabına korsanlar tarafından el konulduğunun hikâyesini anlatacaktın” demese unutup gidecektim. O olayı geride bıraktım çünkü ve konuğu olduğunuz bu site ileriye –ve umutla– bakmamı sağlıyor.

Ama verdiğim bir de söz var.

Günlük konularla ilgili görüşlerimi gazete sayfalarında okurlarımla paylaşmadan geçen birkaç ay, eski rutinime beni bir daha döndürmeyecek uğraşlarla geçti. Üzülmedim, sıkılmadım, tersine o arada yaptıklarımla mutlu da oldum.

Yine de… Baştan beri, bana, “Sen her gün yazmadan duramazsın” diyenler haklı çıktı.

Alışmış …. beterdir

Eh, ben de, yıllarca sürdürdüğüm, her gün birileriyle yazılarım aracılığıyla hasbihal etme alışkanlığını üzerimden atamadım.

Kitap yazmak da güzel ve tatmin edici bir şey, ama günlük yazıların yazanda bıraktığı tadı tam karşılamıyor…

Sonunda “Bir blog açarım ve aklıma estikçe bir şeyler yazarım orada” düşüncesi beni etkisi altına aldı.

Bir ara dönemde gazetede yazamadıklarımı yayımlamak amacıyla bir ‘blog’ açmıştım; onu canlandırmak bir çıkış yolu olarak göründü. İlk yazımı ‘fkoru.blogpot.com.tr’ adresli sitede yayımladım.

Zor olan…

Yazmak ve yayımlamak zor değil yeni teknolojiler sayesinde, ancak yazdıklarını okumak isteyeceklere duyurmak ve erişilmesini sağlamak deveye hendek atlatmaktan daha zor.

Diyeceklerimi yazıya döktükten sonra beni yeni bir düşünce aldı: Yazdığımı nasıl duyuracağım?
Tahmin edebileceğiniz gibi, duyurmada yardımcı olabilecek bir yol olarak, aklıma derhal sosyal medya hesaplarım geldi; özellikle de Twitter…

Hayli uzun zamandır bir Twitter hesabım (@fkoru) var; sağolsun tanıdıklar, önceleri kendilerine tek satır göndermediğim halde, ‘takipçim’ olarak peşime takıldılar. 300 binden fazla kişi…

Gazetecilerin haber yapacak veya yazıya dökecek yerde duyup düşündüklerini sosyal medya üzerinden paylaşmalarına kendimi pek ısındıramadım. İsterseniz ‘eski kafalı’ deyin, bu bana biraz tuhaf geliyor. Ancak o kadar çok sayıda kişi peşime takılınca, bir süre sonra, hiç işlemeyen hesabımı gazetede çıkan yazılarımı duyurma amaçlı hareketlendirmeye karar vermiştim.

Olumlu karşılandı. Takipçi sayım o dönemde 370 bine ulaştı.

Blog için kaleme aldığım yazıyı da yine aynı yolla ilgilenebileceklere duyurma düşüncesinin hemen aklıma gelmesi bu yüzden.

Twit attım ve ‘blog’ açtığımı duyurdum.

O günün akşam üzeri, bir tanıdık, “Senin siteni korsanlar ele geçirmiş” haberini iletince çok şaşırdığımı itiraf ederim.

Mitnick diye biri

‘Hackerlar’, ya da ‘bilgisayar korsanları’ hiç yabancım değil. Bunların en ünlüsü ve yaptıkları yüzünden cezaevine de düşmüşü, Kevin Mitnick’in, ‘The Art of Deception’ (Kandırma Sanatı) adlı kitabı (2003), okuduğumda bana büyük ufuklar açmıştı.

Türkiye’de henüz “Cep telefonları dinlenemiyor” sanılırken, Mitnick’in ABD Senatosu’nda yaptığı bir deneyi okuduğum için, öyle düşünenleri uyarabilmiştim.

Mitnick, cep telefonu  konuşmalarının dinlenebildiği gibi, sessiz duran telefonlarınortam dinlemesine de müsait olduğunun demosunu yapmıştı senatörlerin şaşkın bakışları altında…

Birileri, basit bir oyunla, benim Twitter hesabımı ele geçiriverdi. İlk attıkları bildiride, “Bizim eylemimiz Fehmi Bey’e karşı değildir” diyerek hem de… Elde ettikleri hesabımı fazla kullanmadılar da…
Hacklenen hesabı yeniden elde etmek ne kadar zor bilseniz…

Twitter şirketi “Hesabım hacklendi” dediğinizde size pek kulak vermiyor. Bir defa telefonla merkeze ulaşamıyorsunuz, her türlü başvurunuzu internet üzerinden yapmanız gerekiyor. Uzaklardaki muhatabınız, belli ki, esas sizi ‘hacker’ olarak görüyor.

Neyse, eskiden tanıdığım bir gazeteci dost, şirketin ülkemizdeki temsilcilerine ulaştı da, üçüncü gün hesabım yeniden bana döndü.

Arada, ele geçirildiği gün, tam 15 ayrı IP adresinden Twitter hesabıma saldırıldığını öğrendim.
Zaten ana mecralarda yazılarına yer verilmeyen birinin, tam da internet üzerinde yazılarına başladığı gün, Twitter hesabına saldırmak da neyin nesi? Birileri yazmamı istemiyor, bunu bilmek için müneccim olmak gerekmiyor, ama neden Twitter hesabım hedef alınmış olabilir?

Niyet neydi?

Saldırganların niyeti hesabımı kullanarak takipçilerimi yönlendirmek değildi. Hatta hesabımı mesaj göndermek için kullanmadıklarına göre, saçma sapan cümleler yazıp gözden düşürmeye da çalışmadılar…

Öyleyse?

Vardığım sonuç şu: Hedef ben veya beni küçük düşürmek değildi, o güne kadar birikmiş 370 bin civarındaki takipçimi elden almaktı.

Twitter, ben “Hesabım başkalarının elinde” dedikçe, bana, “Siz de yeni bir hesap açın” aklını veriyordu.

Yeni hesap, ‘0’ (sıfır) takipçi demek…

Blog açmakla, içimden geldikçe, kısalı-uzunlu yazılarla, daha çok kendimi tatmin etmeyi düşünürken, hesabıma saldıran korsanlara hiddetim, hem kendi adımla (‘fehmikoru.com’) bir site oluşturmamı, hem de her gün bir veya birden fazla yazıyla okur karşısına çıkmamı getirdi.

Keyif aldım, sürekli olmaya ve her gün buradan katkıda bulunmaya karar verdim.
Olay beni biledi. Bilemeye de devam edeceğe benziyor.

Twitter kullanıcılarına not: Aslında hesabınızın kolayca ele geçirilmesini engellemek elinizde. Şirket şifreye ek olarak telefonunuza mesaj gönderilmesine de imkân sağlıyor. Korsanlar cep telefonunuzu da çalmamışlarsa hesabınız güvende.