İnfial
06 Tem 2015 13:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:42

“Erken seçim”e mi sürükleniyoruz? Kim “Kârlı”, Kim “Zararlı” çıkar?...

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, aslında sürecin “erken seçim”e doğru sürüklendiğini, bir erken seçim ihtimalinin gündeme gelmesi durumunda ise kimin “kârlı” kimin “zararlı” çıkacağını yazdı?

Seçimlerin yapılmasının ve meclis başkanının seçiminin üzerinden fazla bir zaman geçmedi. Koalisyon arayışları ise daha ziyade “nabız yoklama”larla götürülüyor .Kimi güçlü çevreler (TÜSİAD gibi) bazı ihtimalleri zorlasa dahi (AKP+CHP örneği) gerçekte somuta dökülmüş bir şey yok. AKP+MHP ise “olabilir” gibi görünmesine rağmen onu da “Çözüm süreci” engelliyor.

Ancak buraya dair bir çekincemi de not düşeyim. Acaba “derin devlet” AKP+MHP koalisyonu istiyor olabilir mi? Sanılanın aksine “Kürt meselesi” için aslında en uygun formül bu mu? Böylelikle PKK / HDP’nin “aşırı” taleplerine “ne yapalım ortağım istemiyor” mu denilecektir? Gene de MHP’nin “sürece taş koyacağı” endişesi bu alternatife -şimdilik- patinaj yaptırıyor. (Hoş, “devletin tercihi” değişirse o da değişir!) Kısaca henüz ortada ciddi ve uygulanabilir bir “Seçenek” yok!

Buna rağmen herkeste bir karamsarlık, bu işin sonunun “erken seçim”e gideceğine dair bir kanaat, bir ümitsizlik ve “havanda su dövme” eğilimi mevcut. O kadar ki bu şartlar altında –sürpriz bir gelişme olmaz ise- en güçlü senaryo “erken seçim” görünüyor. İşler sanki bir “kilitlenme hali”ne gideceğe benziyor. Sonunda “Her şeyi denedik ama başaramadık” mı denilecektir? “Battı balık yan gider” mi olacaktır?

Bu seçimde seçmen tercihini öyle bir yönde kullandı ki, (Hatta bu yüzden “seçmenin tercih yapmayı bilmediğini” söyleyenler bile çıktı ama sonunda “Demokrasi tanrısı” nın buyruğuna aykırı olduğu hatırlandı!.) Belli çevrelerin bu seçimden beklentileri yarı yarıya gerçekleşti ancak evdeki hesap çarşıya tam uymadı. Peki neydi o hesap?

Öncelikle Erdoğan’ın başkanlığının engellenmesi, parlamenter sistemin yürürlükte kalması sağlandı. Ancak AKP’nin gerilemiş oy oranına rağmen tek başına iktidarını sürdürmesi sağlanamadı. Bütün problem buradan çıkıyor aslında. Bu seçim “AKP iktidardan uzaklaşsın” diye yapılmadı. AKP gene tek başına kalsın ama güçten düşsün, kolu kanadı biraz budansın, havası alınsın, daha kolay yönlendirilsin ve yeni ayarlar atılsın diye yapıldı.

Lakin seçmen “aşırıya kaçınca” ve AKP’nin oy oranını fazla aşağı çekince (Gene birinci parti yapmasına rağmen) iş çatallaştı. Eldeki malzeme ile yemek pişirilemez oldu. (Aslında matematik olarak pişer de siyaseten tıkanık!) Buna aşçıların beceriksizliği de eklenince sofra kurulamaz oldu. Şimdi birileri başlangıçtaki “Tek başına ama sınırlanmış AKP” hedefini tekrar tutturmak için ortamı zorlayabilirler. Doğrusu tablo da buna elveriyor. Seçim sonuçları –maalesef- “uygulanabilir bir formül”ün önünü kesmiş bulunuyor. Yemek rezervasyonlarının tümden iptali söz konusu!

Neyse; buradan somut duruma bakarsak…

O kadar ki birilerinin “öznel niyeti” (Bilhassa Erdoğan’ın) zaten bunu zorluyor gibi. Bütün partilerin birbirine uzaklığı, yakın geçmişte birbirine olan tavırları, muhtelif korku ve hesaplar, seçim sonrası yapılan açıklamalar, vb bunu “imkânsız” kılıyor. Sanki bir anlamda “zorunlu olarak” erken seçime sürükleniyoruz. Gerisi süre doldurmaya, “dostlar alışverişte görsün” atraksiyonlarının tamamlanmasına, prosedürlerin dolmasına kalmış gibi. Sanki herkes bunun farkında ama rol gereği “değilmiş” gibi davranıyor!

Malum, Cumhurbaşkanının tavrının gerçekte bir “erken seçim”den yana olduğunu, hesabını “AKP’nin bu sefer tek başına iktidar” olacak yönde kazanacağını düşündüğü söyleniyor. (Tabii başka hesaplar da mevcut o başka!) O yüzden Erdoğan’ın olayın mümkün olduğunca sürece yayılmasından yana olduğu zannediliyor. Doğrusu bence siyaseten çok da yanlış bir “hesap” sayılmaz!

Muhalefet partilerine gelince onlar da ne yapacaklarını bilemez durumdalar. Tam bir “Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık” durumu yaşanıyor. Eski oylarını en azından korurlar mı, oyları düşer mi yükselir mi, taban ve kadroları (parti içi denge ve meseleler, liderlik sorunları, milletvekillerinin durumu, yeni listeler sorunu, vb) durumu nasıl karşılar, koalisyona girmediklerine pişman olurlar mı olmazlar mı meçhul. O yüzden siz bakmayın “vatanın ve milletin iyiliği için…” diye başlayan söylemlere. Risk büyük. Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan da olabilirler!

BUGÜNKÜ TABLO HANGİ YÖNDE DEĞİŞİR?

Peki böylesi bir ihtimalin gerçekleşmesi durumunda partiler bundan nasıl etkilenir? Kim kârlı kim zararlı çıkar? Yoksa her şey gene yerinde mi sayar? Ülke boşu boşuna ikinci bir seçim yükü ve gerilimiyle mi karşı karşıya kalır? Yahut seçmen bu kez tabloyu bozup bir partiye “tek başına iktidar” imkânı mı tanır? Süreç koalisyon için daha uygun bir matematik tablo mu ortaya koyar? Yoksa işler hepten mi karışır? (Sistem “çocuk oyuncağı”na mı döner? Olmadı bir daha “sil baştan” mı olur?) Bütün bunları “ihtimaller” düzeyinde -tabii ki kendi subjektif penceremizden- analiz etmeye çalıştık. İşte partilere göre senaryosal seçenekler…

AKP: Aslında erken seçimi en çok AKP’nin istemesi lâzım. Görünürde en çok da onun işine geliyor. “İstikrar” söylemiyle gireceği yeni bir seçimden pekâla kazançlı çıkabilir. Zaten bilhassa Erdoğan ve çevresi -çekince noktaları olmasına rağmen- şartları buna zorlayabilir. Davutoğlu ve AKP’deki diğer gruplaşmalar koalisyona da razı görünüyorlar ama bu seçeneğe de tümüyle kapalı sayılmazlar. Rasyonel hedefleri yüzde 44-45 oy ve 276 civarı milletvekili olacaktır. AKP’den kopan “Pişman” seçmene oynayacaklardır ve muhtemelen kazanacaklardır.

CHP: Bu açıdan en zor durumda olan parti CHP görünüyor. Çünkü mevcut performansı ve liderliğinin yaydığı enerji ile tekrar aynı sonucu yakalaması zor olabilir. (Hangi seçim yapılırsa yapılsın artık Erdoğan’ın başkanlık hedefinin önünün kesik olduğu anlaşıldığına da göre) Seçim öncesi bir yazımda “CHP’ye özel bir yasa çıkartılsın. CHP seçimlerden muaf sayılsın. CHP’ye yüzde 25 kota ayrılsın” mealinde laflar etmiştim. CHP, bu kez tutturduğu yüzde 25 oy oranının altında bile oy alabilir ve yüzde 20 sınırına dayanabilir. Hiç HDP’ye kaptırdığı oyların “geri döneceği” umuduna da kapılmasın. (Zaten tuhaftır ki adeta güle oynaya kaptırmıştı!) O oylar artık gitti gider. Üstelik düşüş eğilimine girerse daha da oy kaçabilir. Bu oylar MHP ve HDP’ye yönelecektir. Sürekli “olmayacak duaya amin diyen” (CHP+MHP+HDP koalisyonu çağrıları) CHP, bence bir erken seçimin en zararlı çıkan partisi olacaktır.

MHP: MHP -şayet büyük bir taktik hata yapmaz ise- yükseliş trendini koruyacaktır. Siz bakmayın şu an meclis başkanlığından dolayı MHP aleyhine süren kampanyaya. Bunlar doğrudan MHP’yi manipüle etmek içindir. MHP en az 2 puan daha alabilir. HDP’nin siyaset arenasında yükselmesi bir “dengeleyici” olarak MHP’ye ivme kazandıracaktır ve bu ivme erken seçimde de sürecektir.

HDP: Kimilerinin zannettiğinin aksine HDP’nin yeni bir seçimden “zararlı” çıkacağı düşüncesine ben katılmıyorum. Bence artık HDP’nin baraj sorunu kalmamıştır. (Ayrıca “HDP’nin sisteme kazanılması” projesi de bunu gerektiriyor!) En kötü ihtimalle yüzde 10-11 bandında oy alır ki daha da yükselmesi bile mümkündür. CHP’den kopacak yeni bir kitle daha uygun adres bulamazsa -ki yok görünüyor- HDP’ye yönelebilir. (“Ulusalcı aşınma” ya bağlı “Beyaz Türk İhaneti”!) Konjonktüre bağlı sürpriz artışlar bile yaşanabilir!

Sonuçta şöyle bir tablo oluşabilir…

1) AKP seçimlerde tekrar oyunu yükseltir. (Hesabını “AKP bitti” veya yüzde 41’i küçümseme üzerinden yapanların kulakları çınlasın! Onlar olanı değil, görmek istediklerini görenlerdir!) Ancak eski oranına ulaşamaz. Tek başına iktidar olacak sayıya ulaşır ama bu “sınırda” bir sayı olur. Erdoğan’ın suya düşen başkanlık hayalleri bir daha teyit edilmiş olur. Davutoğlu’nun eli güçlenir. (Ama bu strateji aslında Erdoğan’a ait olur.) Kısaca AKP her halükârda “kârlı” çıkar!

2) CHP düşüşe geçer. En az 4-5 puan geriler. Bu oylar MHP ve HDP’ye gider. CHP’de “liderlik krizi”nden ötede bir “varoluş krizi” başlar. CHP, “Ana muhalefet” görevini MHP’ye devretmeye hazırlanır. Böyle bir seçimin en zararlısıdır. Artık yüzde 25 oy bile CHP için “Çantada keklik” olmaktan çıkacaktır. Erime hızlanır!

3) MHP “İstikrarlı” yükselişini sürdürür. Mevcut oylarına en az 2 puan ekler. Daha çok “dikkate alınan” bir parti konumuna yükselir.

4) HDP oy oranını aşağı yukarı korur veya nispi düşüş yaşar. (Sol ve marjinal oylar gene burada kalır. Giderse Güneydoğu’daki Kürt-dinsel seçmeninki gider.) Ancak baraja takılma endişesi artık kalmaz. En kötüsünden yüzde 10-11 hazırdadır. CHP’nin yıpranma payına ve HDP’ye yönelime bağlı olarak sürpriz artışlar bile yakalayabilir.

Bu tabloya bakıldığında aslında belli çevrelerce baştan beri istenen “Başkanlıksız ve zayıflatılmış tek başına AKP hükümeti” hedefi gerçekleşmiş olur. Geriye “Erdoğan’ın Çankaya sınırlarına çekilmesi” kalır ki bunu da AKP “üslubunca” ve sancılı da olsa sağlamaya çalışır. (Biraz zor gibi!) “Kürt sorunu”nda HDP, AKP’nin fiili partneri haline gelir.

Kısaca aslında yeniden rötuş atılmış, “seçmen hatası” düzeltilmiş bir “eski tas eski hamam” olur!...

06.07.2015.

atillaakar@gmail.com