İnfial
14 Eki 2016 06:56 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:36

Dikkat!.. Uyarımdır: Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 10 Kasım’da suikast yapılabilir mi?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, 10 Kasım için Erdoğan’a yönelik bir suikastin potansiyel ihtimalini tartıştı…

Daha önce bu sütunlardan defalarca -en azından yakın dönem için- yeni bir darbe olmayacağını / olamayacağını gerekçelerimle birlikte muhtelif defalar yazdım. Onun yerine birilerinin şu veya bu amaçla “darbe korkusu” yayarak toplumu ve siyaseti yönlendirmeye çalıştığını söyledim. Bir şey daha söyledim: darbe yerine çeşitli, komplo, provokasyon, kaos ve suikastlar denenebileceğini belirttim. Halen de bu fikirdeyim. Zaten bugüne değin yapmadıkları şey de değil. Sadece yeni bir “”proje”ye bağlarlar o kadar!

GERİYE BİR DENEMEDİKLERİ SUİKAST KALDI!..

Erdoğan’ı seversiniz sevmezsiniz başka ama ortada olan bir durum var. Belli merkezlerin Erdoğan’ı devreden çıkartmak için bugüne kadar denemedikleri yol kalmamışa benziyor. (Muhtelif psikolojik operasyonlar, AKP’yi bölme, kaos denemeleri, darbe girişimi, vb) Ancak hiçbiri tutmadı yahut yeteri kadar etkili olamadı. Erdoğan Türk siyasi tarihinde belki de üzerine en çok gidilen lider olmasına rağmen halen ayakta ve gücünü katlayarak sürdürüyor. Eğer “başkanlık” projesi de gerçekleşirse kimi çevrelerin tanımıyla “tek adam”lığı pekişecek. Somut durum bu. O halde birileri için “alarm” demek!..

Sanırım ki bu kesimler Erdoğan’ın “demokratik yollar”dan indirilemeyeceği, seçimler vasıtasıyla iktidardan düşürülemeyeceğine iyice kanaat getirmiş bulunuyorlar. Peki o halde geriye ne kaldı? Söylemeye dilim varmıyor ama geriye denemedikleri bir açık suikast girişimi kaldı. Siyaseten umutsuzluğa ve karamsarlığa düşenlerin böylesi bir çıkış yapmayacaklarını kimse söyleyemez. Hele de devletin içinin iyice karıştığı şu ortamda…

“NEREDEN ÇIKARTIYORSUN KARDEŞİM” DERSENİZ?..

Peki bunu da nereden çıkartıyorsun dersen? Birbiriyle alakasız iki yazı ister istemez bende bir acayip “acaba” oluşturmuş vaziyette. İlki Odatv’de Şıvan Okçuoğlu çevirisiyle yayınlanan ve  “Yeni darbe geliyor, Erdoğan hayatıyla ödeyecek” başlıklı Amerikalı Neo-Con yazar Michael Rubin’in yazısıydı. Dikkat çekici ve önemli bu yazıda Rubin “Yaşanması yüksek olasılığa sahip üçüncü bir darbenin bedelini Erdoğan'ın hayatı ile ödeyeceği”ni öne sürüyordu. (Her ne kadar ben Rubin’in yazısının esas olarak Sedat Peker ve Mehmet Ağar’ı hedeflediğini, bu iki isme yönelik amaçlar taşıdığını düşünsem de!) Rubin’in 15 Temmuz öncesi de darbe analizi yapan bir yazı yazdığı hatırlanır ve arkasındaki güç hesap edilirse bazı açılardan düşünmek gerekir gibi geliyor bana. Önce bunu bir kenara not ettim…

İkincisi Nurettin Veren’in Yeni Akit’teki “Fetö, örgütü yeniden toparlamak için mi, kardeşini Türkiye’ye gönderdi?” başlıklı yazısıydı. Hemen belirteyim Nurettin Veren’i fazla ciddiye almasam da söz konusu yazıda geçen bazı iddialar bende bazı “çağrışımlar” yaptı. Veren şunları söylüyordu: “Bu arada dağılmayı ve pişmanlık yasasından yararlanacak itirafçıları umutlandırarak ve beklenti içinde tutarak 10 Kasım’da tekrar kurtuluş kapılarının açılabileceğini, Atatürk’ün öldüğü gün ve saatte kendisinin doğduğunu daha önce pek çok defa söyleyerek, işaretler verdiği bilinmektedir. ABD ve Rusya’nın savaşacağını ve cezaevindekilerin kurtulacağı hikâyesini kulaklarına üflemektedir. Ama yine de 10 Kasım için, bu meczuplara karşı hazır olalım, tedbirimizi alalım”

Bu arada Star’dan Ahmet Kekeç’de “10 Kasım’ı bekleyin” diye bir yazı yazmış bulunuyor. Gerçi onun yazısı farklı. Fethullah Gülen’in rüyalarından hareketle  taraftarlarına gönderdiği mesajların saçmalığından bahsediyor. Ancak o da Michael Rubin ve Nurettin Veren’in yazılarına değiniyor. Çıkardığı sonuçlar farklı. Gene de hassas nokta burada da 10 Kasım teması oluyor. Demek ki iki yazı arasındaki paralelliği benim gibi o da görmüş. Yorumlamalarımız değişik…

“ENVER SEDAT SENARYOSU” MÜMKÜN MÜ?..

Neyse; herkes, her ne kadar gerekçelerini başka nedenlere bağlasa da tarih ve ortam bakımından olayın kendisini “manidar” buldum. Bazı önemli günler ve büyük devlet törenleri devlet erkânının buluştuğu yerlerdir. Erdoğan 10 Kasım Anıtkabir törenlerine katılacak mı, resmi programı nedir bilmiyorum. İddia edildiği gibi gerçekten “FETÖ’cüler” mi yapar başka güçler mi onu da bilmiyorum. Lakin şayet 10 Kasım’da Erdoğan törenlere katılacaksa (Ki, başka hatta daha yakın bir tarih ise 29 Ekim anmaları ve resepsiyonudur. En az 10 Kasım kadar geçerli bir olasılıktır. Ona da dikkat! ) Bu gibi ortamlar “risk analizi”nin doğal olarak arttığı tarihlerdir.

Aklıma nedense –aynı biçimde olmasa da- Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın Mısır Bağımsızlık Günü esnasında stadyumdaki resmigeçit esnasındaki öldürülüşü geldi. 6 Ekim 1981 günü gerçekleşen olayda radikal İslamcı yüzbaşı Halid el-İslâmbulî emrindeki bir grup tarafından vücuduna 72 kurşun isabet ettirilmek suretiyle öldürülmüştür. Dünyayı sarsan bu suikast bir tören esnasında gerçekleştirilmiştir. Tarihe enteresan bir suikast örneği olarak geçmiştir.



Bilemiyorum; “illâ böyle olur” zaten demiyorum. Belki de birileri ortalığı karıştırmak için bu tarz söylentiler (darbe anlamında) yayıyor olabilirler. Ancak belli tarihler ve törenler bu açıdan risklidir. İlla “darbe” olması gerekmez ama bu da bir tür “darbe” sayılır. Yapılır mı, yaparsa kimler yapabilir bilemem. Şimdilik gerçekleşme olasılığı çok düşük görünüyor. Gene de belli mi olur? 15 Temmuz’un da beklenmediğini hatırlayalım…

BU SADECE BİR KURGUDUR AMA…

Bu seziyle söz konusu yazılarda ifade edilenler beni bu açıdan kuşkulandırdı ve tedirgin etti. Tam biçimini bilemem. Lakin aklıma ister istemez bu tip bir “senaryo” geldi. “Uyarı” amaçlı paylaşayım dedim. İsteyen gene “Uçmuş” ya da “Saçmalamış” diyebilir. (Bizim güvenlik algımız pek “senaryolar” ile düşünmeyi sevmez ve o yüzden de hep şapa oturulur ya da kördürler zaten!) İçime bir “şüphe”dir ki düştü gene. O yüzden her zamanki “paranoyak zihnim”le abartıyor da olabilirim! Başka hiçbir niyetim yok. Sadece bir “ihtimal”i kurguluyorum. Benim gibi senaryolara, suikastlara (Sırf bu konuda üç ayrı kitabım var) ve “öngörü”nün önemine takmış bir adamında bundan fazla yapabileceği bir şey de yok zaten.

Uyarması benden… “Dikkat” diyorum!..

14.10.2016.

atillaakar@gmail.com