İnfial
05 Ağu 2016 09:26 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:26

Darbe “Başarılı” olsaydı medya ne yapardı?..

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, soruyu tersinden sorup “Ya darbeciler başarılı olsaydı medya ne yapardı?” sorusuna cevap aradı…

Efendim; bazı meslektaşlarımız kızabilirler ama son zamanlarda vaktimin bir kısmı darbenin başarılı olması durumunda bizim medyamızın nasıl bir duruma geleceğini düşünmekle geçti. Vardığım kanaatler biraz “Negatif” olsa da sonuçta bu öznel bir değerlendirme ve hayli sübjektif bir kurgu. Ancak geçmiş darbeler sonrası ortaya çıkan medya pratiğini hatırladığımızda bunların çok da “ayakları havada” birer varsayım olmadığını söyleyebilirim. İllâ mı böyle olurdu bilemem…

Farkındayım; olay sonrası siyasetin, ekonominin nasıl şekilleneceği, ülkenin nasıl bir manzaraya kavuşacağına dair doğru-yanlış, abartılı-abartısız bir sürü görüş, iddia, kurgu ortaya atıldı. Ancak “Medya ne yapardı?” sorusu hemen hemen hiç sorulmadı. Bunun bir nedeni de medyanın darbe esnasında genel olarak “olumlu bir sınav” vermesi oldu. Medya darbe esnasındaki tutumu ile darbenin atlatılmasına katkı sağlamıştır. Bu doğrudur ve bende katılırım. İyi ki de öyle oldu. Bir “yüzakı”dır!..

Ancak ya “Başarılı” olsalardı? Ya darbe atlatılamasaydı? Ya darbeciler ülkede yönetimi tümüyle ve kalıcı olarak ele alıp amaçlarına erselerdi? Her zaman “Kazanana oynama” eğilimindeki medyamız da acaba aynı hassasiyeti gösterebilir ya da sürdürebilir miydi? Hele de darbenin daha baştan en sert şekilde davranacağı, en acımasız tavırları geliştireceği netleştikten sonra. Dolayısıyla bu konuda “Gerçekçi” düşündüğümde –hoşa gitmese ve biraz “aykırı” kaçsa da- epeyce şüphelerim var.

Medya ana gövdesiyle bunları belki “gönüllü” yapmayacaktı ama bir şekilde “yeni durum”a uyum göstermek zorunda hissedecekti kendini. Tabii içlerinde “fazla hevesli” ler de çıkabilirdi o başka!

Şimdi bu varsayımları, (Esas ya da tali) senaryosal biçimde sıralamaya çalışayım;

1) Medya muhtemelen büyük ağırlıkla “hazır ol”a geçerdi. Ekranlar, manşetler sıkıyönetim ve cunta bildirileriyle dolardı.
2) Tankların ezdiği, darbecilerin kurşunladığı insanların, bombaladığı yerlerin hiçbir görüntüsü medyada yer bulamazdı.
3) Onların yerine Cumhurbaşkanının, başbakanın, hükümet üyelerinin, AKP’li önde gelenlerin acınası, aşağılanmış, hırpalanmış “Zavallı” haldeki (Şu anki “Cuntacı generaller”in görüntüleri gibi)  görüntüleri yayınlanırdı.
4) Aksine hiçbir görüş, eleştiri ifade edilemezdi. Ağır bir sansür gelirdi.
5) “Kahraman Türk Ordusu”na diye başlayan “Cunta’ya methiyeler” düzülürdü.
6) “Memleketin nasıl bir diktatörlüğün kıyısından döndüğü” ballandıra ballandıra aktarılırdı. (Doz ve üslup farkları olsa da!)
7) Erdoğan’ın ve hükümetin “Ülkeyi nasıl soyup soğana çevirdiği” anlatıla anlatıla bitirilemezdi.
8) Ekranlar “Er geç ordunun bizi AKP-Erdoğan zulmünden kurtaracağını biliyordum” hatta “geç bile kaldılar” diyen sözüm ona “analizciler”le, yeni tür şakşakçılarla dolardı.
9) Sabah akşam Erdoğan’a küfür eden, onun aslında “Memlekete ne kadar da kötülük eden biri “olduğuna toplumu ikna etmeye çalışan birileri muhakkak çıkardı.
10) Hükümet üyelerinden “Hainler” olarak söz edilirdi. Aileleri bile didik didik edilirdi.
11) Şimdi nasıl Gülen için “Teröristbaşı” (İlk gördüğümde Apo için söyleniyor zannettim, yanılmışım!) deniyorsa o zamanda Erdoğan benzer sıfatlarla anılırdı. (Fuat Avni’nin “Yezit” “Tiran”, “Başçalan”, “Faşist”, “Narsist” demesi gibi) Her tür kötü sıfat Erdoğan’a yakıştırılırdı.
12) Hemen “saf değiştirmeler”, takla atmalar başlardı. Kimileri “Rabbim affetsin Erdoğan’ın peşine takılmışız” deyip, anında çark ederlerdi. (Bu her devrin adamı “Hacıyatmazlar” kimler olabilirdi acaba?)
13) Medyada ne kadar “yandaş” varsa –çoğu zaten derdest edilirdi- hemen ihbar edilir ve tersine bir “sürek avı” başlatılırdı. Bir kısmı yurtdışına kaçış yolları arardı.
14) Çok az da olsa direnenler, itiraz edenler hatta “tavırsız” kalanlar ya içeri tıkılır ya da medyadan tasfiye edilirlerdi.
15)  “Yandaş medya” patronları hapsi boylardı.
16) Tüm medya –sağ-sol fark etmez- darbecilerin “borazanı” haline gelirdi. Gelmeyenler, ayak direyenler malum yollarla hizaya getirilirdi.
17) Medyada bazı isimler ağır baskı, işkence görebilir hatta öldürülebilirlerdi.
18) Daha önce Kayyum atanan “Gülen yanlısı” medya organları tekrar eski sahip ve kadrolarına iade edilir bu sefer “Yandaş medya”ya kayyum atanıp “darbe yanlıları” yönetime getirilirdi.
19) “FETÖ’cü” ilan edinen, aranan birçok gazeteci eski konumlarına daha da etkili olarak geri dönerlerdi.
20) Şu an Gülen’e demediklerini bırakmayanlar birden “Hocaefendi”nin ne kadar “Ulvi” ve “Müthiş” bir insan olduğundan, kendisine ne kadar “Haksızlık yapıldığı”ndan dem vurmaya başlarlardı.
21) Fethullah Gülen’le röportaj yapabilmek için kuyruğa girerlerdi.

Şüphesiz burada saydıklarıma ilaveler yapılabilir veya itiraz edilebilir. Bir şey diyemem. Ancak her ne olursa olsun böylesi bir “karanlık tablo” ihtimali yok sayılamaz. O yüzden bugünkü “sorunlu demokrasi”yi bile “mumla aratacak” manzaralar ortaya çıkabilirdi. Medya olarak ne atlattığımıza bir de bu açıdan bakın isterseniz!..

Kimseye haksızlık etmek istemem. (Ayrıca medyada belki bedel ödemeyi göze alarak direnmeye çalışan insanlar ya da bazı istisnai kurumsal girişimler de olabilirdi. Ancak totaldeki tavır esasta bu olurdu sanırım) Bazı hususları abartıyor da olabilirim. Lakin “Kesinlikle böyle olmazdı” diyebileniniz, bundan yüzde yüz emin olabileniniz var mı? Varsa lütfen çıksın söylesin…

05.08.2016.

atillaakar@gmail.com