Medya
13 Eyl 2018 11:25 Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:51

Cumhuriyet Gazetesi'nde iki ayrılık birden! Hangi köşe yazarları veda etti?

Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim değişikliği sonrası başlayan ayrılıklara bugün iki isim daha eklendi.

Cumhuriyet’te 7 Eylül Cuma günü, gazete yöneticilerinin hapsedilerek yargılandığı davada savcılığın tanığı olan Alev Coşkun’un Cumhuriyet Vakfı Başkanı seçilmesi ve yönetim değişikliğinin ardından başlayan görevden alma ve istifalar sürüyor. Gazetenin yazarları Ayşe Yıldırım ve Selçuk Erez de ayrılıklarını bugünkü yazısıyla duyurdu. 

AYŞE YILDIRIM: VEDA ACISI

Cumhuriyet Gazetesi'ne veda eden Ayşe Yıldırım yazısında şunları kaydetti:

“Elbet güzel haberler, güzel duygular, güzel anlar ve umutlu zamanlar da yaşadım. Ama acı hep galipti hem de büyük bir farkla.

Bugün başka bir acı daha eklendi onlara.

Veda acısı.

Ve o soru yine ortada.

‘Neden?’

Çok şey yazıldı, çok şey söylendi. Ve söylenmeye devam edecek.

Yani nedenini biliyorsunuz.

‘Nasıl’ sorusu elbette bu nedenleri ortadan kaldırmak yani acılara, haksızlıklara son vermek amaçlı bir soru benim için.

Ve yanıtı bu vedada.

1989 yılında stajyer olarak kapısından girdim Cumhuriyet’in.

Muhabirlik, editörlük, hafta sonu ekleri yayın yönetmenliği, yazıişleri müdürlüğü, haber koordinatörlüğü ve son olarak da yazarlık yapmaya çalıştım.

Birlikte çok badire atlattığımız çalışma arkadaşlarım, dostlarım…

Birlikte çok ağır bedeller ödediğimiz gazeteciler, yöneticiler…

Birbirimize çok kızdığımız, kırdığımız ama daha çok kırıldığımız insanlar.

Haksızlıklar, suçlamalar, üstelik çok ağır suçlamalar..

Ağır bedeller…

İyileşse bile izi hiç geçmeyecek ‘kılıç yaralarımız’.

Özgür gazetecilik dedik. Ezilenlerin, sesi duyulmayanların sesi olalım dedik. Kimsenin etnik kimliğine, dinine, diline bakmaksızın gerçek, objektif gazetecilik peşinde koşalım dedik. Koşmaya çalıştık.

Buraya kadarmış.

Şimdi veda zamanı.”



BALBAY’A SORU

Ayşe Yıldırım “Eski yönetimle karşılıklı anlaşarak yeni yönetimi rahatlatarak gitmeyi tercih ettim. Ama içimdeki gazeteci bu veda yazısında da beni rahat bırakmadı işte” dedi ve Mustafa Balbay’a bir soru yöneltti:

“Her şeye rağmen şunu sormadan gidemeyeceğim.

Cumhuriyet Vakfı’nın ‘eleştirel akıl yeniden gazetenin politikasına egemen olacaktır’ sözüne de küçük bir katkı olur belki.

‘Bu davada mağdur edilen Cumhuriyet yazar ve yöneticileri bugün gazeteden ayrılmış olsa da onları yargı karşısında savunmak, yine Cumhuriyet’in başlıca sorumluluğudur’ diye yazan Mustafa Balbay’a sorum.

O yazar ve yöneticilerin mağdur olmasına ‘neden’ olan davada bizzat savcılığın tanıklığını yapan bir isim vakfın başındayken ‘nasıl’ olacak bu?

Başka sorum yok…

YOLUN AÇIK OLSUN CUMHURİYET…”

CUMHURİYET'TEN AÇIKLAMA: "BU PARAGRAFI AYNEN YAYIMLADIK"

Yıldırım'ın yazısının yayımladığı bölümün altında "Cumhuriyet" imzasıyla bir açıklama yapıldı. Açıklamada, "Coşkun'un kişisel haklarına saldırıda bulunulmuştur" denildi.

Yıldırım, Coşkun ile ilgili olarak, Mustafa Balbay'a soru yöneltirken "Yazar ve yöneticilerin mağdur olmasına ‘neden’ olan davada bizzat savcılığın tanıklığını yapan bir isim vakfın başında" ifadesini kullandı.

"Alev Coşkun'un kişisel haklarına açık saldırı niteliğindeki bu paragrafı aynen yayımladık" ifadesinin kullanıldığı açıklamada, "Cumhuriyet Savcılığı'nın talebi ile tanık olarak çağrılan her kişi ifade vermek zorundadır. Kamu tanığı gerekirse zorla da getirilebilir" hatırlatması yapıldı.

Cumhuriyet'in Yıldırım'ın yazısının hemen altına koyduğu açıklama aynen şöyle:

Ayşe Yıldırım'ın yazısının son paragrafında, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun'un kişisel haklarına açık saldırı vardır. Bu saldırıya karşı hukuka dayalı olarak açıklamamız aşağıdadır:

"Cumhuriyet Savcılığı'nın talebi ile tanık olarak çağrılan her kişi ifade vermek zorundadır. Kamu tanığı gerekirse zorla da getirilebilir. Hukuki gerçek budur. Burada önemli olan sayın Alev Coşkun'un tanık olarak ne dediğidir. Tanık, sanıkların suçlandığı eylemler hakkında ne demiştir? Sayın Alev Coşkun'un ifadeleri açık ve mahkeme zabıtları ile ortadadır. Sanıklara suçlayıcı nitelikte hiçbir ifadesi bulunmamaktadır. FETÖ'nün Cumhuriyet Gazetesi'nin 1. sayfasında Cumhuriyet logosunun üzerinde üst üste 2 gün resminin konmasına ilişkin eleştirel nitelikte görüşlerini belirtmiştir. Zaten bu beyan da sayın Alev Coşkun'un beyanı değil, gazetenin açık yayınından ibarettir. Sayın Alev Coşkun tam tersine tutuklu olan eski arkadaşlarının haklarını kararlılıkla koruyan bir ifade vermiştir. Sayın Alev Coşkun'un kişisel haklarına açık saldırı niteliğindeki bu paragrafı aynen yayımladık. Yazıya konu olan dava halen sürmekte olduğu için sayın Alev Coşkun'un da kişisel haklarına açık saldırı olduğun için bu açıklamayı yapma gereği duyduk. Ayşe Yıldırım kendi ideolojik amaçları için açıkca, hukuki gerçeği saptırarak, sayın Alev Coşkun'un kişisel haklarına saldırıda bulunmuştur."

BİR VEDA DA EREZ’DEN

Cumhuriyet’ten bir başka ayrılan isim de Selçuk Erez oldu. Erez bugün yayımlanan veda yazısında şunları kaydetti:

“29 sene önce Güneş gazetesinde yazıyordum. Bir gün Okay Gönensin bana “Gel, Cumhuriyet’te yaz” dediğinde dünyalar benim olmuştu. Bu sevincimin gerekçesini Cumhuriyet’in ekinde yayımlanan ilk yazımda şöyle anlatmıştım:

‘İnsan haklarına saygının yemin savmak için gerekli olduğunu sanan yöneticilerden, batık ekonomisine, yoz eğitim düzeyinden verimsiz sağlık sistemine kadar olumsuzlukların var olduğu bir ortamda iyimserliğimizi sürdürebilmek için gösterebileceğimiz gerekçelerden biridir Cumhuriyet.’

Bu gerekçeler, yirmi dokuz yıl boyunca geçerli oldu:

Cumhuriyet, bugün ihanet ve kötü niyet yanında cahillik ve beceriksizlik sonucu defalarca örselenmiş, göçmek üzere olan demokrasimizin geride kalan üç beş temel direklerinden biriydi.

Bu niteliklerini yitirmemesi gerekirdi.. Rüyamda görsem, böyle bir kâbusla bir daha karşılaşmamak için bundan böyle uykuya yatmayacağım bir noktaya evrildik.

Yazılarımda, ülkemde insanlıkla, demokrasiyle bağdaşmadığına inandığım gelişmeleri mizahı bol bir üslupla hicvederdim:

‘Mizah’ın baskıya direnmenin en etkin yollarından biri olduğuna inanıyorum ama içinde bulunduğum ruh hali, bu atmosferde mizah yapmaya elvermediğinden beni bir süre affetmenizi dilerim.”