Medya
18 Oca 2016 21:17
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:18
Ayşenur Arslan'dan bomba iddia! Hasan Cemal beni ihbar etti!
Gazeteci Ayşenur Arslan, Hasan Cemal’in kendisini Mehmet Ali Birand’a ihbar ettiğini açıkladı.
Ayşenur Arslan, Kanal D Haber Direktörü olduğu döneme dair çarpıcı
bir anısını okuyucularla paylaştı. ABC Gazetesi’nde yayınlanan
yazıya göre; Kanal D’de çalışıyorken kumpas davalarına dair titiz
habercilik yapan Arslan, liberalleri kızdırıyordu. Hatta CNN
Türk’teki bir Medya Mahallesi programında söylediklerini, Hasan
Cemal telefon mesajıyla Birand’a ihbar etmişti.
İşte Ayşenur Arslan’ın yazısından ilgili bölüm:
“(…) Birand sık sık “arkadaşlarımla aramı bozuyorsun” demeye başlamıştı. Üstelik, bunu genellikle ciddi olarak ve öfkeyle söylüyordu.
O süreçte kılı kırk yararak kumpasa düşmemeye çalışmam.. Zekeriya Öz ve benzeri odaklardan gönderilen “kaynağını açıklayamadığımız / tuhaf” iddiaları bültene koydurtmamam.. Hatta bunun için, kimi zaman yakın çalışma arkadaşlarımla bile sert tartışmalara girmek zorunda kalmam.. Rahatsız ediyordu.
Yine de, karşımdakiler “aksini kabul ettirecek veriye / dayanağa sahip olmadıkları” için sonunda benim dediğime geliyorlardı. O şaibeli haberlerden uzak duruyorduk.
Birand’ın “arkadaşlarını” sinirlendiren ve sitem etmelerine neden olan da, işte buydu!
Kimler miydi onlar?
Birand’ın anlattıklarıyla biliyordum: Mehmet Barlas, Can Paker, Hasan Cemal, Cengiz Çandar başta olmak üzere o günlerde (kimileri hâlâ) Erdoğan’a destek veren isimler.. Dostlar.. Komşular..
Ergenekon.. Derken Balyoz.. Gündem ısındıkça, “rahatsızlıklar” da artıyordu. İçlerinden birinin tepkisine doğrudan maruz kalınca, durumu daha iyi anlamıştım.
Bir öğle yemeğinde, Kanal D binasının restoranına girdiğimde Hasan Cemal’in sesini duydum: “N’aber Paşacı!!”
Herkesin ortasında bana sesleniyordu.
İki şey yapabilirdim: “Ben iyiyim, sen nasılsın Tayyipçi” diye seslenebilirdim. Veya gülüp geçebilirdim.
İkincisini tercih ettim. Beni yıllardır tanıyan Hasan Cemal’e durup da “paşacı olmadığımı” mı anlatacaktım yani! Onunla böyle manasız ve çirkin bir sataşma için kavgayı mı tutuşacaktım!
Hasan Cemal, bir kez de Kanal D Haber’den kovulup CNN Türk’e gönderilmemden sonra sahneye çıktı. Bir Medya Mahallesi programında söylediklerim için beni telefon mesajıyla Birand’a ihbar etti. Nereden mi biliyorum? Birand gösterdi de, oradan elbette! (…)”
İşte Ayşenur Arslan’ın yazısından ilgili bölüm:
“(…) Birand sık sık “arkadaşlarımla aramı bozuyorsun” demeye başlamıştı. Üstelik, bunu genellikle ciddi olarak ve öfkeyle söylüyordu.
O süreçte kılı kırk yararak kumpasa düşmemeye çalışmam.. Zekeriya Öz ve benzeri odaklardan gönderilen “kaynağını açıklayamadığımız / tuhaf” iddiaları bültene koydurtmamam.. Hatta bunun için, kimi zaman yakın çalışma arkadaşlarımla bile sert tartışmalara girmek zorunda kalmam.. Rahatsız ediyordu.
Yine de, karşımdakiler “aksini kabul ettirecek veriye / dayanağa sahip olmadıkları” için sonunda benim dediğime geliyorlardı. O şaibeli haberlerden uzak duruyorduk.
Birand’ın “arkadaşlarını” sinirlendiren ve sitem etmelerine neden olan da, işte buydu!
Kimler miydi onlar?
Birand’ın anlattıklarıyla biliyordum: Mehmet Barlas, Can Paker, Hasan Cemal, Cengiz Çandar başta olmak üzere o günlerde (kimileri hâlâ) Erdoğan’a destek veren isimler.. Dostlar.. Komşular..
Ergenekon.. Derken Balyoz.. Gündem ısındıkça, “rahatsızlıklar” da artıyordu. İçlerinden birinin tepkisine doğrudan maruz kalınca, durumu daha iyi anlamıştım.
Bir öğle yemeğinde, Kanal D binasının restoranına girdiğimde Hasan Cemal’in sesini duydum: “N’aber Paşacı!!”
Herkesin ortasında bana sesleniyordu.
İki şey yapabilirdim: “Ben iyiyim, sen nasılsın Tayyipçi” diye seslenebilirdim. Veya gülüp geçebilirdim.
İkincisini tercih ettim. Beni yıllardır tanıyan Hasan Cemal’e durup da “paşacı olmadığımı” mı anlatacaktım yani! Onunla böyle manasız ve çirkin bir sataşma için kavgayı mı tutuşacaktım!
Hasan Cemal, bir kez de Kanal D Haber’den kovulup CNN Türk’e gönderilmemden sonra sahneye çıktı. Bir Medya Mahallesi programında söylediklerim için beni telefon mesajıyla Birand’a ihbar etti. Nereden mi biliyorum? Birand gösterdi de, oradan elbette! (…)”
