Medya
03 Kas 2010 15:13 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:46

"OKTAY EKŞİ TAMAM DA, PEKİ ENGİN ARDIÇ'IN KÜFÜRLERİ NE OLACAK?"

Birgün yazarı Ümit Alan, Oktay Ekşi olayından sonra medyanın Engin Ardıç'a da eğilmesi gerektiğini öne sürdü!

Oktay Ekşi tamam da, Engin Ardıç'ın günahları ne olacak?

Köşelerde haftanın olayı hiç şüphesiz Oktay Ekşi'ydi. Üzerine o kadar çok şey yazıldı ki, artık ne yazsam fazlalık. Ekşi'nin yazdığı hakaretin savunulacak hiçbir tarafı yok. İstifası da normal. Meselenin beni ilgilendiren tarafı, olay üzerine yapılan yorumlar. Sanki medyamız daha evvelden hiç hakaret edilmeyen, herkesin birbirine nezaket çerçevesinde yaklaştığı bir yermiş de Oktay Ekşi'nin hakaretiyle kirlenmiş gibi davranılması. Bu hakaretlere göz yuman bazı genel yayın yönetmenlerinin medya etiği dersleri vermeleri ise konunun bir başka boyutu.

Oktay Ekşi olayı üzerine yazanlardan biri Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'tı. 1 Kasım tarihli  "Ekşi trajedisi" başlıklı yazısında Ekşi'yi haklı olarak ağır bir dille eleştiriyor ve tüm bu kadroları köklü bir tasfiye bekliyor tahminini yapıyordu. Erdal Şafak'ın tepkisi, önyargılar ve genellemelerle hakaretler yağdıran yazarlaraydı. Şafak'ı bu cesur tepkisi nedeniyle kutlamakla beraber tasfiyenin kendi gazetesinden başlaması riskine karşı uyarmak isterim. Çünkü kendisinin yönettiği gazetede öyle bir yazar var ki, o yazar yüzünden Erdal Şafak bir genel yayın yönetmeni olarak çok trajikomik bir pozisyonda kalıyor. Bu haftaki Köşe Vuruşu'nda o yazardan ve Şafak'ın genel yayın yönetmenliği sırasındaki hakaret performansından söz açmak istiyorum.

"P.ÇKURULARI"
Erdal Şafak 18 Şubat 2010 tarihinde Sabah gazetesinde genel yayın yönetmeni olur. Onun yayın yönetmenliğinin ilk günlerinde Engin Ardıç tartışma konusudur. Ardıç, daha bir hafta önce (11 Şubat) Bakan Egemen Bağış'ı protesto eden üniversite öğrencilerine "P.çkuruları" diye hakaret etmiştir. Üstelik Ardıç, kendisine bu yazıyla ilgili tepki gösterenlere yönelik bir yazı daha yazar ve "şeref yoksunları, erkek müsveddeleri" gibi yeni hakaretler sıralar. O günlerde çiçeği burnunda bir Genel yayın Yönetmeni olan Şafak, Engin Ardıç'ı gelir gelmez ilkeleriyle ilgili uyarmış mıdır, bilmiyoruz?

"PUŞTLAR"
Erdal Şafak'ın artık genel yayın yönetmenliğine ısındığını varsaydığımız 20 Mayıs tarihinde Engin Ardıç'ın hedefinde meslektaşları vardır. Kılıçdaroğlu'nu izleyen bazı gazetecilere "puştluk peşinde koşan basın amigoları" tabirini münasip görür.

"SALAKLAR"
26 Haziran tarihinde Engin Ardıç "bana nefret kusan cahil ve salak düşmanlarım" tabiriyle Erdal Şafak'ın o hiç hoşlanmadığı polemik düzeyinde seyreder.

"MAHALLE KARISI YAKLAŞIMI"
Engin Ardıç 6 Ağustos tarihli yazısında yine meslektaşlarını hedef alır ve onlar için "mahalle karısı yaklaşımıyla yazanlar var" ifadesini kullanır. Üstelik aynı yazıda CHP'li  mevcut kadın milletvekillerini sıraladıktan sonra Baykal sonrasında seçilecekler için "Baykal kadından anlıyor da Sav anlamıyor mu?" diye aşağılayıcı ve ayrımcı bir biçimde söz eder.

"ATATÜRK'ÜN RAHİBELERİ"
20 Ağustos tarihinde Engin Ardıç, Atatürk'ün rahibeleri diye tanımladığı bazı kadınları şöyle tarif eder: "İri kalçalı ve iri göğüslü, azıcık da göbekli olurlar. Kolları ve ayakları tombul, ayak bilekleri kalındır. (...) Çoğu hayatında hiç orgazm olmamıştır, öyle ayıp şeylerle ilgileri yoktur.
 Çoğu kocasının cinsel organını tutmaktan bile iğrenir."

"YARATIK"
Ardıç, 23 Ağustos tarihli yazısında ise hakaretlerini yalanlarla süsler. Emektar ve müteveffa komünist Mehmet Bozışık'a "yaratık" diye hitap ettikten sonra Bozışık'ın solcu olmasına rağmen, fabrika sahibi zengin bir insan olduğu yalanını atar. Oysa Bozışık'ın, fabrikada sadece işçilik yaptığı ve yoksulluk içinde öldüğü aşikardır. Gelen tepkiler üzerine Erdal Şafak yayın yönetmeni olarak köşesinden özür diler. Ama Engin Ardıç yazmaya devam eder.

Engin Ardıç sadece bir örnek. Üstelik bunlar sadece Erdal Şafak'ın yayın yönetmeni olmasından bu tarafa yazılanlar. Kaldı ki, Ekşi olayı üzerine ahkâm kesen Ekrem Dumanlı'nın yönettiği Zaman gazetesinde ne hakaretler edildiği de defalarca ele alındı bu köşede.  Hiç kuşkusuz Hürriyet'in Oktay Ekşi'den önce de pek çok örneği vardı. Bırakın hakareti Hrant Dink'in öldürülmesine giden süreçte kendisinin hedef olmasını sağlayan yazılardan biri ve belki de en önemlisi Emin Çölaşan imzasıyla Hürriyet'te yer aldı.

Tüm bunlarla birlikte, örneklerden de görülebileceği üzere Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'ın "Ekşi trajedisi" başlığıyla yazdığı yazı pekâlâ "Ardıç trajedisi" diye de yazılabilir. Ama diyorsanız ki; iktidara hakaret yasak, halka ve muhalefete serbest; o zaman açık konuşun. Açık konuşun ki, olan işinize geldiği gibi eğip büktüğünüz basın meslek ilkelerine olmasın.

Ümit ALAN / BİRGÜN